Bu yazı daha önce Oyungezer dergisinde yayınlanmıştır. Oyungezer'e abone olmak için hemen tıklayın.
Yirmi yıl olmuş ilk Gabriel Knight çıkalı… İnsana yaşlı hissettirmek için yeterince uzun bir süre. Diğer yandan, ömrünü oyunlarla geçiren bir insan olarak bana tam tersini hissettirdi. Çünkü hüzünle açıp oynamaya başladığımda fark ettim ki ilkinin yeniden yapımı olan bu oyunu ilk kez oynuyorum! Hahayt! Tabii ya, ben seriyi üçüncü oyunda yakalamıştım, öncesini sadece yaşlılar bilir, ben nereden bileceğim, 20 yıl diyorsunuz, yuh yani…
Yine de biz dinozorlardan ziyade 2000’li yılların çocukları için ilginç olabilecek bir oyun GK Sins of the Fathers. Oyun dünyasının geçmişi hakkında bir sürü şey söyleyen bir çeşit arkeolojik eser. 90’ların başında nelere güldüğümüzü, nasıl hödüklüklerle uğraştığımızı anlatan, o günün teknolojisinin macera oyunlarını nasıl zorlaştırdığını gösteren o kadar çok detay var ki içinde. En basitinden, oyunda her telefon konuşması yapmamız gerektiğinde eve koşuyoruz. Delil toplarken falan fotoğraf çekmek yerine eskiz defterine çizim yapıyoruz. Daha önemlisi, açık renk kot – beyaz atlet giyiyoruz. Gabriel’ın sürekli “ben süper erkeğim, cazibeme kimse dayanamaz, bebek, oh bebek” hallerini görüp kadın – erkek ilişkilerinin 20 yılda geçirdiği evrime tanık olmak bile başlı başına bir deneyim. Abartmıyorum, oyun da abartmıyor, cidden 90’lar öyle yaşanıyordu.

Sins of the Father, GK serisinin 20’nci yıldönümü şerefine görsel olarak yenilenip ruhunu ve senaryosunu aynen koruyarak yayınlandı. Bu yüzden oyunla bağ kurmakta bir süre zorlanabilirsiniz. Zira kendi döneminin karakteristik özelliklerini gururla taşısa da bugün için biraz hantal, fazlasıyla geveze, zaman zaman da boğucu bir havası var. Ama ilginçliğini hiç kaybetmiyor, senaryodan koptuğunuz anlarda bile bir arkeolojik eser olarak gözlemlemeye devam ediyorsunuz oyunu. Gerçi görsel olarak da pek bugüne ait hissettirmiyor. Tamam, macera oyunları bugün de grafik kalitesi açısından öncü sayılmazlar, daima bir adım geriden geliyorlar ama Sins of the Father’ın yenilenmiş hali de rahat bir 5-6 yaşında görünüyor. Yani oyunun tanıtımında lafı geçen “yüksek çözünürlüklü grafik” ibaresini hiç görmeyin bile. 1024x768’e hazırsanız başlayalım.
Ana karakterimiz Gabriel Knight, New Orleans’ta küçük bir dükkânda “nadir kitaplar” satan ve nadiren müşteri bulan bir sahaf. Aynı zamanda hevesli ama bir süredir hiçbir şey yazmaya eli gitmeyen bir edebiyatçı. Şehirde işlenmeye başlayan esrarengiz bir dizi cinayetle birlikte aradığı esin kaynağını buluyor Gabriel. Afrika’nın voodoo ritüellerinin işaretlerini taşıyan birkaç vaka üst üste ekleniyor ve bir yandan NOPD (New Orleans Asayiş diye çevirsem hoş mu?) bir yandan da aşırı genç, aşırı yakışıklı, aşırı sarışın karakterimiz bu davayı çözmek için parçaları toplayıp birleştirmeye başlıyor.
GABE, DUR ALLASEN!
Sayabileceğim irili ufaklı birçok sorunu olsa da oyunda her şeyden çok Gabriel Knight karakteri gözüme battı. Sanırım serinin ilk oyunu olduğu için, adamımız o kadar çiğ bir tip ve öylesine boş bir özgüvenle donanmış ki çoğu noktada fareyi falan bırakıp “al kendin çöz, gerzek!” demek geldi içimden (izlediği dizideki adamlara beddua eden anneannenizin oyun oynayan modeliyim ben, evet). Çünkü hatırladığım Gabriel Knight bu kadar sinir bozucu bir tip değil. Muhtemelen hem seri boyunca yaşadığı olayların etkisiyle olgunlaşmış hem de muhtemelen pek de sevilesi bir karakter çizmediğini fark eden yazar Jane Jensen’in müdahalesiyle aklını başına toplamıştır. Tabii Breaking Bad tarzında derinlemesine bir karakter gelişiminden bahsetmiyorum, abartmayalım.
Neyse, sonuçta bütün oyun boyunca bize eşlik edeceği için, Gabriel Knight’ı olduğu gibi kabul edip bağrımıza basınca oyun daha keyifli bir hale geliyor. Başta sadece romanı için malzeme toplamaya çalışan karakterimiz, hikâye geliştikçe kendi ailesiyle ilgili tuhaf olayların da ortasında kalıyor. İki koldan ilerleyen ve bir şekilde uçların birleşeceğini hissettiren hikâye böylece daha zengin ve karmaşık bir hal almış. Zaten serinin yaratıcısı aslında bir roman yazarı olduğundan, hem oyunun arka planına serpiştirilmiş tonla bilgi hem de bir oyun senaryosunda görmeye çok da alışık olmadığımız sürprizler buluyoruz karşımızda. Tonla bilgi derken ne kastettiğimi açıklayayım: Voodoo konusunda daha fazla bilgilenmek için Gabriel oyunun bir noktasında üniversitede bir seminere katılıyor, Afrika ritüelleri konusunda uzman bir profesör kürsüye çıkıp slaytlar eşliğinde dersi anlatmaya başlıyor. İlk 10 dakikasını gayet dikkatle ve takdir ederek dinledim, fakat sonra fark ettim ki bu bölüm cidden bir seminer uzunluğunda… Bilgilenmek tabii şahane bir şey ama sol tıkla cümleleri hızlı hızlı geçmek daha şahaneymiş. Seminerin ikinci yarısında bunu da takdir ettim.

Oyun günlere bölünmüş 10 chapter’dan oluşuyor. New Orleans’ta geçirdiğimiz günler, sabah gazeteci çocuğun dükkanınızın kapısına gazeteyi bırakmasıyla başlıyor ve Gabe’in o gün içinde yapması gereken her şeyi halletmenize dek sürüyor. Zaman kısıtlaması yok, ölüm tehlikesi yok, yanlış cevap yüzünden oyunda çıkmaza girdiğiniz anlar yok… sanıyorsunuz, ama çok yanılıyorsunuz. Sins of the Fathers’da bunların hepsi var. Üstüne üstlük alternatif sonlar da var. Oyun sizi tam rehavet içinde oynamaya alıştırdıktan sonra birden öyle bir hareketleniyor ki “horozumu uçurdular, suyuna da pilav pişirdiler” temalı anaokulu şarkısı gibi; masum başlayıp dehşetle bitiyor. Yani çok da anlatmayayım tabii ama özellikle son kısımlara doğru daha sık kayıt almanızı öneririm.
HÂLÂ NOSTALJİ DEMEDİK?
Yeniden yapım oyunlarda eski sürümle yenisi arasında kıyas yapmak adettendir. Fakat aradan 20 yıl (hatta 21 demek lazım) geçmiş, kim hangi hafızayla neyi kıyaslasın şimdi? Zaten gerek de yok, birkaç kez oynamış bile olsanız zaman aşımına uğramış bir deneyimden bahsediyoruz, eğer point and click macera türüne ilginiz varsa yine büyük bir zevkle başlayıp bitireceğiniz türden, hem de hafızanızda sıfır kilometre etkisi yapacak bir oyun bu. 20’nci yıl sürümü şerefine oyunun arayüzüne bazı eklemeler de yapılmış. O an bulunduğunuz mekânın, önceki sürümde nasıl göründüğünü anlatan screenshotlar, yeniden tasarım sırasında hazırlanan artworkler, storyboard parçaları, karakter çizimleri gibi hoşluklar elinizin altında duruyor. Şimdinin oyunlarındaki achievement kafasını ta o günden yakalamış ayrıca Sins of the Fathers. Şöyle ki; daha oyunun başında size oyun boyunca toplayabileceğiniz 300 küsur puanlık (tam rakamı hatırlamıyorum) bir paket olduğu gösteriliyor. Yaptığınız hamlelere, diyaloglardaki seçimlerinize, tıkladığınız şeylere göre de o puanlar yavaş yavaş doluyor. Çoğu zaten oyunda ilerlemek için yapmak zorunda olduğunuz hamleler ama araya opsiyonel bir şeyler de sıkıştırmış olmalılar ki ben bitirdiğimde hâlâ toplayabileceğim bir 10 – 15 puan vardı. Takıntılı bünyeler için ikinci kez oynama sebebi olabilir sanırım.
Oyun hakkında uzun uzun geyik yapabilirim, tonla malzeme veriyor çünkü bunun için ama yerimiz dar ve benim hâlâ burada bahsetmem gereken daha ciddi şeyler var. Örneğin anlatım tekniği… Bir resimli roman havasında ilerliyor oyun. Her şeyden önce, bir anlatıcı tarafından seslendiriliyor. Mesela siz köşedeki vazoya tıklıyorsunuz, anlatıcı devreye girip “Gabriel vazonun içinde işine yarayacak bir şeyler var mı diye baktı ama maalesef bulamadı” diyor. Bunu bir de roman okur gibi bir vurguyla seslendirdiği için zaman zaman komik kaçıyor. Gayet teatral bir sesin “o tuğlayı Grace’in üzerinde kullanmasının bir anlamı yoktu” demesi mesela, gereğinden dramatik bir etki yapabiliyor ama şahsen sırf böyle şeyler duymak için saçma sapan kombinasyonlar yaptım oyun boyu. Çok hoşuma gitti. Bir de ara sahneler video değil, yine resimli roman tadında kareler halinde resmedilmiş. Bu da pek hoş bir çözüm olmuş animasyonları pek de bir şeye benzemeyen GK için.

Velhasıl, tam kış koşullarına uygun, sakin, eğlenceli, hikâyeli, bir yandan oynayıp bir yandan kedi sevebilecek kadar boş zaman bulabildiğim, sıktığı anlarda bile kapatmaya kıyamadığım bir oyun oldu Sins of the Fathers. O eksik 10 puanı toplamak için bir daha oynamam ama oynarken screenshot almayı unuttuğum için sanırım gidip birkaç save’imden birkaç on dakika daha geçireceğim 90’larda. Gıcık Gabriel’e rağmen…
NOT
6+
Künye
GABRIEL KNIGHT: SINS OF THE FATHERS 20TH ANNIVERSARY EDITION
Tür: Macera
Yapım: Pinkerton Road, Phoenix Online Studios
Dağıtım: Steam
Dijital İndirme: 31TL
Yaş Sınırı: 13+
Platform: PC
Ne İyi?
-Geri planı gayet dolu bir hikâye
-Çizgi roman tarzı anlatım tekniği
-Gezilecek çok mekân, tıklanacak bir sürü şey var
Ne Kötü?
-Gabriel’ın tarzı sinir bozucu
-Grafikler pek 2014 olmamış
-Bazı bulmacalar çok kolay
-Bazı bulmacalar çok oyalayıcı
















