Bir içki masasında başını öne eğmiş, düşüncelere dalmış dostunuzu “Abi boş ver ya, anan değil baban değil neticede!” diyerek kendinizce teselli ediyorsunuz ya, yapmayın! Çünkü Battlestar Galactica bu kadar kolay unutulacak bir dizi değil!
Bear McCreary, kurduğu evren ve yarattığı unutulmaz karakterlerle bilim kurgu hayranlarının kalplerini çalan Battlestar Galactica’ya aşmış müzikler yapmış ve ne kadar usta bir müzisyen olduğunu yedi düvele kanıtlamıştı. McCreary, hikaye evreniyle bütünleşen müzikleri ile izleyicileri hikayenin içine çekme, karakterlere zenginlik katma gibi konulardaki maharetini göstermiş ve gönülleri fetheden, evladiyelik bir soundtrack’e imza atmıştı. Ortaya çıkan iş o kadar iyiydi ki nice yağız delikanlı o soundtrack’e sahip olacağı günü bir nazlı yâri, Tsubasa’nın kaleye gidişini, ne bileyim, Mario’nun boyu boyuna huyu huyuna denk birini bulmasını bekler gibi sabır ve heyecanla beklemişti.
Arada dünya mirasına katkı amaçlı bir sürü iş yapan üstad, şimdi bir başka syfy yapımı bilim kurgu olan Defiance ile bilim kurgu manyaklarının aklını başından almakla meşgul. McCreary, yine yaratılan evreni zenginleştiren temalar ve ancak işin mutfağında olan birinin elinden çıkabilecek müziklerle dosta güven, düşmana korku salmakta.
Defiance, daha önce pek rastlanmadık bir biçimde, hem televizyon hem de oyun sektöründe aynı anda var olan bir proje. İki kulvarda birden fırtınalar estirecek bir proje, gerçekten de çikolatadan sonraki en tatlı buluşlardan biri olabilirdi. Şu an için tam olarak bunu başardığını söyleyemeyiz ama tabii büyüklerimizin dediği gibi “Ne yazıldıysa o”. Senarist önemli sonuçta.
Defiance, esasında bilim kurgunun çok da yabancısı olmadığı “space opera” ve “space western” alt türlerini harmanlayan ve hikayesini bunlar üzerine kuran bir dizi. Post apokaliptik bir dünyada geçen bu postmodern western (postmodern dedim!) tam da at koşturmalık bir de oyuna sahip. Defiance, MMO (Massively Multiplayer Online) bir oyun olarak oyunun size tahsis ettiği, üzerinize yaptığı, bilinmezliklerle dolu geniş araziyle içinde kestirmesi mümkün olmayan bir akış yaratıyor. Neyse ki McCreary, sevgili oyunseverlerin canı sıkılmasın diye her şeyi planlamış; siz oyunun içinde aksiyona tövbeli bir halde, öyle avare avare dolaşsanız dahi McCreary’nin yarattığı müzikal zenginlik sizi bu muhasebeci hayatından çekip çıkaracaktır.
Oyunun tema müziği olan “Theme From Defiance”, dünyada insanlarla aynı “Mad Max” ortamında yaşamak zorunda kalmış Votan’ların duygusal melodisi “Votan Romance” ve futuristik bir kaosunun elektronik coşkusu(!) “The Battle of San Francisco” gibi Bear McCreary’nin “Bakın, şimdi daha önceden denemediğim bir şey deneyeceğim ve bu da çok güzel olacak” isimli çalışmasının en esaslı şarkıları ile albümü dinlemeye başlayabilirsiniz. Bu elektronik müzik ağırlıklı, senfonik ve etnik albümün McCreary’nin evindeki “üfff, ne albümler yaptık be!” köşesinde kendine güzel bir yer edineceğini söyleyebilirim. Zaten kendisi de albümü “Çok bombastik bir albüm oldu” sözleriyle değerlendirerek ortaya çıkan işten ne kadar memnun olduğunu belirtiyor. Dizi ve oyun için konuşmak gerekirse, ikisinin de şu an için “yakışıklı değil ama sempatik gibi ha, ne dersin?” seviyesinde olduklarını söyleyebilirim. Bakalım, belki zamanla onlar da “bombastik” mertebesine erişebilirler, kim bilir?