Masters of the Universe: Revelation – Kısım 2 İnceleme

Perde efsanevi çarpışmalarla kapanıyor.

Aşağıdaki yazımı sürpriz kaçıran detaylar nedeniyle MotU: Revelation ilk sezonu izledikten sonra okumanızı öneririm.

Netflix’in Masters of the Universe’ü iki geri getirme girişiminden yaşı daha büyük olanları hedefleyen Revelation’ın ilk sezonu bildiğiniz üzere ikiye ayrılmıştı. Bu ikiye ayrılmanın sadece ortadan ikiye bölünmüş bir sezon olduğunu sanıyordum. İkinci kısım farklı bir diziymişcesine ilk partinin sorunlu kısımlarının çoğunu temizliyor ancak bu yer yer o kadar hızlı oluyor ki insan sersemliyor.

He-Man mi? Rengi saymazsan Incredible Hulk’lık var, düşmanla iş birlikteliği var, kedisi var, kahramanlığı var. Sevgilisi? O da var. Teela mı? Sevemediğim saçı düzeliyor, o da yeter. Şaka bir yana ikinci kısım baya baya MotU’yu 80-90’larda seyretmiş kitlenin hedeflendiğini gösteriyor. Şiddet, kan, ölüm, yeni tasarımlar ve hatta beklemediğiniz bir anda gelen tuhaf bir cinsel ima ile.

“What If” Skeletor...

İkinci kısım resmen çocukluğumuzdaki “Ya İskeletor kazansaydı, tüm güç onda olsaydı” fantezisiyle başlıyor. Senaryoda yer yer 80’lerdeki yer yerse DC’nin çizgi romanından esinlenmeler beni mutlu etti. Kraliçe Marlena’nın dünyalı olması gibi serpiştirilmiş detaylar, Teela’nın gelişimi, Lyn’in tamamen yoldan çıkması, Adam’ın içindeki hayvanı görmemiz, Avengers: Endgame-vari sahneler. İşte bunlar Eternia’da görmek istediğimiz hareketler.

İkinci kısmın kimi önemli sahneleri fragmanla sürprizi bozmasa iyi olurmuş ama yine de heyecanını koruyor. Dinamik aksiyon sahneleri aradığımızı veriyor; hatta bazen abartıya kaçan bir anime-vari havada.

Müzikler efsane: Bear McCreary (Battlestar Galactica, Walking Dead) ilk kısımda da dök-tür-müştü. İkinci kısma eklediği müzikleriyle çöp adam izlesem gaza gelirim. Seslendirmeler yine müthiş. Her ne kadar Mark Hamill’in İskeletor’u her konuştuğunda sesinde biraz Joker duysam da bu adam neye bulaşsa hakkını veriyor. Tamam kimse bir Oppenheimer olamaz ama söz konusu İskeletor’sa Hamill’in karaktere kimlik kattığı bir gerçek.  Hem Evil-Lyn, hem de onu seslendiren Lena Heady (Cercei Lannister) ise döktürüyor. Bu kadın bir harika.

Kafamda “evil” sorular

İlk bölümlerde Teela’ya uyuz olanlar kendilerini burada bir tık daha iyi hissedecekler. Zira karakter gitmesi gereken yola nihayet giriyor. Haa, şekil şemali aceleci ama yine de oluyor. God-Lyn ve Beyaz Orko ise o kısa sürelerde öyle cazip sunumlar yapıyorlar ki ekranda He-Man’den çok onları izlemek isterken buldum kendimi.

Beni ilk sezonun toplamında en çok rahatsız eden şey süre nedeniyle her şeyi kısa sürelerde yaşatmaya çalışması. “Anaaa Fisto, Panthor geliy...” diyemeden gidiyorlar. Onlarla 10 dk hasret giderecek bir zaman ve alan yok. Diyorsun “Anaaaam Ram-Ma...Hay senin...!” Ne zaman geldin, nereye gittin? İstemiyorum ben Andra falan. Evil-Lyn o kadar çelişkiyi ne zaman yaşadı. İskeletor’un yıllarca yaptıklarından daha fenasını kısacık sürede yapabildi de dönüşte nasıl özgür takılmaya devam edebildi?

İzlenmeli mi? EVET!

Söylenmem bittiyse sadede geleyim: Yaşını almış bir MotU-Sever’in Revelation’da onu mutlu edecek en az birkaç şey bulmaması çok zor. Doğru, tutarsızlıklara çok takılırsanız keyfi kaçıyor. Gelin siz beni dinleyin: Eski kahramanları kucaklayın, anın ve aksiyonun tadını çıkarın, gaza gelin, eğlenin. Çocukluğunuzu anımsayın, gülümseyin.

Not: Finalde gösterilen Horde logosu Hordak’a, İskeletor’un son hali ise “The New Adventures of He-Man” Skeletor’una selam çakıyor. Hayırlısı bakalım.

Not 2: Şimdi ne izleyim diyorsanız Voltron yeniden yapımı olan Efsanevi Koruyucu’nun Netflix’te olan ve olmayan sezonlarını izleyin. Çok iyi çok!

Editörün Notu: 4/5

YORUMLAR
Parolamı Unuttum