Starcraft II: Legacy Of The Void İnceleme

My life for Aiur...

Starcraft II: Legacy of The Void, bu senenin en civcivli zamanında çıktı. Çoğu oyuncular Fallout 4, Call of Duty ve Battlefront gibi oyunlara yönelmişken sessiz sedasız raflarda yerini aldı.

Starcraft herkesi yanıltarak beklenenden çok daha iyi bir satış rakamı yakaladı. İlk haftada 1 milyon kopya satan oyun şu an Heart of The Swarm'u geçmiş durumda. Wings of Liberty'ye ise meydan okuyor. Bunun bir çok sebebi var ve incelemede hepsine değineceğiz. Ana hikaye hakkında elimden geldiğince spoiler vermemeye çalışacağım lakin oldukça zor bir şey bu. O yüzden yazının belirli yerlerinde spoiler ibaresini görürseniz lütfen atlayın orayı. Çok da takmıyorsanız rahatça okuyabilirsiniz. 

Legacy of The Void, Starcraft II'nin son genişleme paketi. İlk paket Terran, ikincisi Zerg hakkındaydı ve doğal olarak bu pakette de Protoss ırkını oynuyoruz. Oyunun ilk çıktığı günden beri beş sene geçtiği için biraz hikayeyi hatırlamakta zorlananlar olacaktır. Fakat oyunun 'prologue' kısmında bir önceki genişleme paketini ve ilk senaryo görevlerimizde de Wings of Liberty'yi hatırlatacak dialoglar ile hafızamızı tazeliyoruz. Heart of The Swarm'un sonunda karanlık tanrı Amon ortaya çıkmış, Hybrid adı verilen Protoss/Zerg karışımı bir ırk yaratmıştı. Hikayemiz oradan devam ediyor. 

Heart of The Swarm'un senaryosu çok dengesizdi. Zaman zaman "yuh ne oldu öyle!" diye ağzımız açık kalırken bazen de "meh bu ne ya" diyorduk. Legacy of The Void ise hiç durmayan temposu, merak uyandıran gizemleri ile bir önceki paketten fersah fersah ileride. Fakat bu benim şahsi görüşüm. Doğal olarak bazı oyuncular bu hikayeyi beğenmediler. Sonuçta zevk meselesi, çok fazla irdeleyemeyiz. Ama bana göre Legacy of The Void'in hikayesi çok başarılı. Bir sinema filminde interaktif şekilde yer aldığınızı düşünün. O hissi yaşıyorsunuz. Görev içerisinde giren 'cut scene' ekranları ve her bölüm öncesi ile sonrasında izlediğim sinematikler tüyleri diken diken ediyor. Blizzard yine kalitesini göstermiş ve her zaman olduğu gibi oyun içi sinematiklerde diğer rakiplerinden ne kadar önde olduğunu kanıtlamış. Protoss gemileri ve zırhlarının detayları o kadar fazla ki çoğu sinematiği iki üç kere izledim. Fakat hikaye anlatımı sadece sinematikler ile sınırlı değil ve bu da oyunu derinleştiren esas nokta.

Daha önce Starcraft II oynayanlar bilir, senaryoda görev yaptıkça yeni birimler ve güçlendirmeler gelir. Bu sefer bu yenilikler senaryonun ve hikayenin içerisinde homojen şekilde dağılmış. Mesela yeni bir birim ya da güçlendirme seçerken Aiur ya da Nerazim taraflarından birini seçiyorsunuz. Böylece hikayeye renk katıyor. Seçtiğimiz üçüncü bir 'faction' daha var ama spoiler olmasın diye yazmıyorum. Bahsettiğim War Counsil, ana gemimiz olan Spear of Adun adlı gemimizde yer alıyor. İlk oyunda Jim Raynor'un Battlecruiser'ı Hyperion, ikinci oyunda ise Kerrigan'ın Leviathan'ı vardı. Görev harici her şeyimizi yine gemimizde yapıyoruz. Gemimizi güçlendirme, birimlerimizi geliştirme ve benim en sevdiğim kısım olan gemimizdeki kişilerle konuşma. O kadar çok detay ve hikaye var ki çoğu zaman görevden çok gemide vakit geçirdim. 

War Counsil, oyunda izlediğimiz stratejiyi belirleyen önemli bir yer. Her görevden önce istediğimiz şekilde değişiklikler yaparak stratejimizi oluşturabiliyoruz. Özellikle oyun esnasında gemimizin bize sağladığı yardımlar çok önem taşıyor. Solarite adında puanlar kazanıyoruz ve onu Spear of Adun'u geliştirmek için kullanıyoruz. Ben zaaaaa diye saldırma mentalitesine sahip olduğum için genelde senaryolarda zor anlar yaşardım. Bazı arkadaşlarım ise ordu oluşturayım, tüm geliştirmelerimi bitireyim öyle saldırayım düşüncesine sahip oldukları için zamana karşı olan görevlerde zorlanırlardı. Spear of Adun sayesinde her oyuncunun açığı olan zayıf noktalarını kapatabiliyor. 

Her görevde sabit olarak 3 tane achievement (başarım) yer alıyor. Bunların ilki genellikle "görevi normal zorluk derecesinde bitir" şeklinde. Fakat gizli achievement'lar da yer alıyor. Bir görevde haritadaki saçma sapan şeyleri öldürdüm ve gizli bir achievement kazandım. Diğer achievement'lar ise farklı zorluk seviyelerinde oluyor. Ben genelde görevleri 'hard' derecesinde oynardım fakat Legacy of The Void'de normal ve hard arasında inanılmaz bir fark var. Brutal ise sanırım Koreli ve Çinli oyuncular için yapılmış. Cidden görevleri Hard'da bitirebilenlerin eli öpülmeli. Çok çok zor. 

Bu zorluk sadece ana senaryoda yok. Oyuna yeni eklenen Co-Op modunda da var. Bazı görevler normalde bile oynarken yuh artık dedirtecek kadar zor. Bu aslında iyi bir şey. RTS (real time strategy) oyunları zor olmalı. Arcade kısmında ise birbirinden zevkli farklı haritalar var. Özellikle oyuncuların yapıp eklediği haritalar oyunu bambaşka bir hale getiriyor. Starcraft'ın oyun motoru çok çok güçlü ve inanılmaz potansiyeli var. FPS, Moba hatta TPS oyunları bile mevcut. Mutlaka göz atılması gerekiyor.

Dediğim gibi oyunun ana senaryosu inanılmaz başarılı. Bir iki görevden sonra gözyaşlarıma hakim olamadım. Amon'a olan sinirimden sağı solu yumrukladım. Fakat Starcraft sadece senaryodan ibaret değil. Dünyanın en önemli ve ilk eSpor oyunlarından biri ve yeni paket multiplayer oyuncuları oldukça etkiliyor. İkinci sayfada oyunun bu yönüne değineceğiz.


Her pakette olduğu gibi bu pakette de yeni üniteler eklendi oyuna. Fakat doğruyu söylemek gerekirse yeni üniteleri ben beğenmedim. Protoss'lara eklenen Adept ile çeşitli oyunlar yapılabilir, stratejik değeri var. Ne yazık ki diğer üniteler zaten oyunda olanların biraz farklısı gibi. Şu an için konuşmak çok erken, elbet Koreli bir arkadaşımız çıkar ve yeni metayı belirler. 

Bizim gibi meta bilmez, zergling ve baneling basıp yardıranlar için ise oyun aynı. Ama multiplayer'da çok yenilik var. Öncelikle achievement sayısı o kadar fazla ki kafayı yememek mümkün değil! Onların haricinde normal oyunculara rekabetçiliği aşılayan, günün belli saatlerinde oynanabilen turnuvalar. Bu turnuvalar tıpkı bir eSpor organizasyonu gibi oluyor. Maç kazandıkça bir üst tura çıkıyorsunuz ve eğer kazanırsanız kupanızı profilinizde sergiliyebiliyorsunuz. Hediye olarak gelen portreler de cabası. Multiplayer ligleri bu sefer dengeli gözüküyor ve 'smurf' oyunculara göz açtırmıyor.

Benim bugüne kadar çıkabildiğim en yüksek lig seviyesi Gold. Fakat Gold'da bir sürü fantastik oyuncu ile karşılaşıp maç kaybetmişliğim var. Starcraft zekanın yanı sıra yetenek de gerektiren bir oyun. Ordumu 2 saniye içerisinde 3'e bölüp rakibimin etrafını sarıp diğer taraftan asker basmaya devam edecek yetenek yok bende. Oyun artık sizin APM (dakikada yaptığınız hareket sayısı) oranına göre puan veriyor. Böylece düşük liglerden üst liglere daha çabuk çıkıyorsunuz. Umarım bu sene Gold'dan çıkmayı başarırım.

Gelelim Legacy of The Void'in en güzel yeniliğine. Archon Mode adı verilen yeni sistemde 1v1 maç yapan arkadaşınızın oyununa girip onunla beraber oynayabiliyorsunuz. Onun birimlerini yönetebilir, asker basabilir, mineral toplayabilirsiniz. Tıpkı Protoss birimi olan iki Templar gibi güçlerinizi birleştirerek Archon'a dönüşebilirsiniz bilgisayar başında. Bunun asıl zevki kardeş kardeş oynamakta yatmıyor tabii ki. Samimi arkadaşınızı, kan kardeşinizi, biricik dostunuzu trollemek varken niye yardım edesiniz? Fakat siz trollemeyin, üzmeyin arkadaşınızı. 

Gelelim herkesin kafasındaki soruya. Piyasada bu kadar büyük ve yeni oyunlar varken Starcraft II: Legacy of The Void hemen alınmalı mı? Eğer sürekli Starcraft oynayan ve "haftada 3-4 maç yapmazsam uyuyamam" diyen biriyseniz zaten almışınızdır oyunu. Fakat oyunu sadece ana hikayesi için oynayan, nadiren Arcade ya da multiplayer kısmına giren biriyseniz bekleyebilirsiniz. 

YORUMLAR
Parolamı Unuttum