Stop Killing Games Nedir?

Önemli bir eşiğe girdik

Artık çok daha dijital bir dünyada yaşadığımız kesin. İnternetin hayatımıza girmesi pek çok şeyi değiştirmiş olsa da şahsen genel anlamda hayatımızı tekdüze haline getirdiği görüşündeyim.

Hatırlarsanız bir dönemler “internette sörf yapma” gibi bir terim hayatımıza girmişti. İnternet üzerinde farklı sitelere ulaşmak, çılgın tasarımlara sahip bu sitelerde gezinmek insanın ufkunu açıyordu. Bazen bu günleri yad etmek için rahmetli Akrep Nalan’ın sitesine dahi uğruyorum.

Günümüzde ise internet devasa bir alışveriş merkezi haline geldi. Sadece bilgisayar ekranından değil, internete erişim sağlayabildiğimiz her ekrandan alışveriş yapar hale geldik. Otomobillerden, hatta buzdolaplarının ekranlarından bile kendinize bir şeyler alabilmek mümkün artık. Pandemi ile birlikte işin çığırından çıktığını da gördük.

İşte tam da bu sebepten “bir ürüne sahip olma” kavramının tartışmaya açılmasını çok kıymetli buluyorum. Konuya olan ilgimi ilk olarak sevgili Louis Rossman ve videoları çekmişti.

Konumuz bu olmadığı için çok fazla detaya girmeyeceğim ama Rossman’ın hikayesinin bugün konuşacağımız konuyla bağlantılı olduğuna inanıyorum. Rossman, yıllarca ikinci el elektronik cihaz hizmeti vermiş bir mühendis. Apple’ın son yıllarda geliştirdiği bazı “taktiklerin” tüketicileri etkilediğini öne süren Rossman, uzun yıllardır marka ile dava halinde. Sadece Apple değil, pek çok teknoloji markası “sahip olduğunuz” cihazı tamir etmenize dahi izin vermiyor. Mesela dünyaca ünlü traktör markası John Deere de benzer bir rotayı izliyor.

Bu tartışma günümüzde oyunlara sıçramış durumda.

Kapak Meselesi

Modern oyun dünyası, fiziksellikten uzak bir hale dönüştü. Halbuki Akrep Nalan’ın webmaster olduğu yıllarda hepimiz kutulu oyun almayı benimsemiştik. Fiziksel kopyalar güzel gemilerine binip hayatımızdan uzaklaştıkça, oyunlara “sahip olma” hissini de kaybettik. Tabii ki stüdyolar da bu durumun farkında.

Bir işletmenin temel amacının kâr olduğunu söylemek için işletme fakültesi mezunu olmanıza gerek yok. Oyun sektörü dünyanın en büyük eğlence sektörü haline geldi. Haliyle oyun geliştirmenin masrafı tavana vurduğu gibi, gelirler de ciddi oranda artıyor. Bu da bizim bildiğimiz stüdyoları dev birer holding haline getirdi. Bu holdingler de yatırımcılarını memnun etmek durumunda.

Takdir edersiniz ki stüdyolar bu yatırımcıları memnun etmek için de bu kâr marjını artırmak durumundalar. Bunu da farkında bile olmadığımız yollardan yapıyorlar.

Farklı bir sektörden örnek vererek değişime ne kadar çabuk ayak uydurduğumuzun altını çizmek istiyorum. Son yıllarda plastik su şişelerinin kapaklarının küçüldüğünü fark etmeye başlamışsınızdır. İlk dönemlerde elim alışkın olmadığı için şahsen su şişesi kapağını açmakta zorladığımı hatırlıyorum. Büyük bir değişim olmasa da bu kadar basit bir konfordan mahrum kalmaya çok hızlı alıştık. Çünkü bu kapak meselesi günümüzde bir norm haline geldi.

Peki bu ne işe yaradı? Tabii ki üretim yapan şirketlerin maliyetlerini azaltmasının önünü açtı. Kapakların boyutlarını küçülten şirketler nakliye esnasındaki ağırlığı düşürerek daha düşük ödemeler yapıyor. Böylece kâr marjları da yükseliyor.

Bu örneği, hiçbir işletmenin aslında sizi ya da sizin konforunuzu düşünmediğini hatırlatmak için verdim. Tekrar edeyim; bir işletmenin en temel amacı müşteri memnun etmek değil, kâr etmektir.

The Crew Meselesi

Oyun stüdyolarına da birer “işletme” gözüyle bakmakta fayda var. Elbette yıllar içerisinde sevdiğimiz, oyunlarına ve duruşuna hayran olduğumuz stüdyolar oldu. Lakin hiçbir stüdyo para kazanamadan hayatta kalamaz. Para kazanmanın en kolay yolu da, kapak örneğinde olduğu gibi, maliyetleri azaltmaktır.

Hayatımız dijitalleştikçe kaybetmeye başladığımız “sahip olma” kavramı, günün ana konusu. Artık dijital kütüphanelerimiz olduğu için sahip olduğumuz oyunların hiçbiri üzerinde hak iddia edemiyoruz. Şaka yapmıyorum, okumadan imzaladığımız tüm kullanıcı sözleşmelerinde aslında paramızı vererek aldığımız şeyin yalnızca bir lisans olduğu belirtiliyor.

Aşağıya Blizzard’ın kendi kullanıcı sözleşmesindeki maddesini bıraktım. Blizzard, özellikle oyunların “sahibi olmadığınızı” ifade ediyor kendi sözleşmesinde.

Benzer bir durum Ubisoft’un sözleşmesinde de geçerli. Onu da aşağıya bıraktım.

İşte Stop Killing Games oluşumu da tam bu noktada hayatımıza giriyor.

Aslında her şey, Ubisoft’un The Crew oyunu ile birlikte başladı. The Crew sunucularını kapatacağını açıklayan Ubisoft, çoğunlukla tek başına oynanabilen oyunun tamamen erişime kapatılacağını da duyurdu. Çünkü stüdyo oyuncuları yeni oyuna çekmek istiyor, eski oyunun sunucularına yaptığı maliyeti ortadan kaldırmak istiyordu.

Haliyle aktif The Crew oyuncuları bu duruma isyan etti. Hikayemizin bu noktasında da hayatımıza sevgili Ross Scott giriyor.

Ross Scott Meselesi

Ross Scott, Accursed Farms isimli YouTube kanalının sahibi. Bundan 18 yıl önce kendi kanalını kuran Scott, özellikle “machinima” denilen oyun tabanlı kısa film projeleri çekiyordu. Scott ününü ise Freeman’s Mind adındaki serisiyle kazandı. Bu seride Scott, Half-Life serisinde ana karakter olan Gordon Freeman’ın oyun içerisindeki “kafa sesini” canlandırıyor.

Scott, Ubisoft’un kararının ardından “bir şeyler yapması gerektiğine” inanmaya başlıyor. Bunun için de “Stop Killing Games” organizasyonunu oluşturuyor.

Stop Killing Games (SKG) hareketinin isteği aslında oldukça basit. Oyunlar üzerindeki hakimiyetimizi geri kazanmak. Yani oyunların vakitsizce ölmesinin önüne geçmek.

SKG, stüdyolardan yalnızca oyunculara gerekli hakları tanımasını istiyor. Bu hakların en başında özel sunucu talebi var. Örneğin Ubisoft bu konuda oyunculara hak tanımış olsa, The Crew özel sunucularla hala hayatına devam ediyor olabilirdi.

Sanırım daha ilginç bir örnekle SKG hareketini daha iyi anlatabilirim. Örneğin kendinize yeni bir otomobil aldınız. Otomobilinizi birkaç yıl kullandıktan sonra üreticisi bu modelin artık üretilmeyeceğini size bildiriyor. Buraya kadar her şey normal. Fakat birkaç gün sonra üretici kapınızı çalarak aracınızı elinizden alacağını söylüyor. Ve aracınızın dünyadaki tüm örnekleri de eş zamanlı olarak toplatılıyor. Bu örnek kulağa çılgınca geliyor olsa da günümüzde dijital medya bu noktaya gelmiş halde. İşte SKG hareketi de bu saçmalığı durdurmanın peşinde.

SKG hareketi, bu hakların monetize edilmesine de karşı. Yani özel sunucular, standart lisansların altında hareket ederek markalara ait IP’lerden para kazanmayacak. Hatta eğer stüdyolar eski oyunlara geri dönmek isterse bu sunucuların tamamı tekrar geliştiricilerin eline geçecek.

Tabii ki bu harekete yanlış sebeplerden karşı çıkanlar da var. Örneğin bazı kesimler SKG hareketinin internete bağlı oyunlara tamamen karşı çıktığını ve servis oyunlarını öldüreceğini ifade ediyor. Ki Scott’ın hareketi açıkladığı ana videosunda bunun doğru olmadığını ifade ediyor. SKG, DRM yani internete bağlanarak korsan oynamayı engelleyen sistemlere de karşı değil. Yukarıda belirttiğim gibi hareketin tek amacı, satın aldığımız oyunlar üzerinde hak sahibi olabilmemiz.

Peki doğru sebepler? Açıkçası şu ana kadar SKG’nin karşısında doğru sebeplerden ötürü duran tek bir oluşum gördüm. Video Games Europe, Avrupa’nın en büyük üreticilerinin toplandığı bir örgüt. Bu örgüt, hareketin istediği özel sunucuların tüm stüdyoların başını ağrıtacağı görüşünde:

"Özel sunucularda oyuncu verilerini korumak, yasa dışı içerikleri kaldırmak ve güvenli olmayan topluluk içerikleriyle mücadele etmek gibi uyguladığımız korumalar olmaz. Bu da telif hakkı sahiplerini hukuki risklerle karşı karşıya bırakır. Ayrıca birçok oyun baştan sona yalnızca çevrim içi çalışacak şekilde tasarlanabiliyor."

Scott ve SKG’nin amacı yeterli imza sayısına ulaşabilmek. Avrupa Birliği ve İngiltere özelinde iki imza kampanyası bulunan SKG, sırasıyla 1.000.000 ve 100.000 imza toplamaya çalışıyordu. Çünkü ancak bu imza sayılarına ulaşılırsa SKG’nin talepleri eş parlamentolara taşınabilecek.

2024 yılında başlayan hareket aslında son aylara doğru istediği noktaya ulaşamayacak gibi görünüyordu. Ta ki konunun içine drama karışana kadar.

Drama Meselesi

Burada Scott’ın tarafında olduğumu belirtmenin yanlış olmadığı kanaatindeyim. Sonuçta birkaç sayfadır “sahip olma” kavramı ve kapitalizmin vahşi çarklarını açıklamaya çalışarak geçirdim. Bu nedenle de Scott’ın kampanyasının arkasındayım. Tabii yukarıda da belirttiğim gibi benim gibi düşünmeyenler de var.

Bu kişilerden biri Pirate Software isimli kanalın sahibi Jason "Thor" Hall. Hall son yıllarda Instagram Reels keşfetinize çıkan ya da çıkmış olabilecek bir isim. “Eski Blizzard çalışanı” olan Thor, bu harekete karşı olduğunu canlı yayında ifade ettiğinde ortaya ciddi bir drama çıktı.

Thor, bu hareketin servis oyunlarını öldüreceği görüşünde. Bu görüşünü açıkça belirten yayıncıya Scott’tan da bir cevap videosu geldi. Scott, bu hareketin servis oyunlarını hedef almadığının altını çizen açıklamasında Thor’un bazı sorunlarına da cevap veriyor. Tabii Hall duruşundan geri adım atmıyor.

İmza kampanyası bu ana kadar istediği kadar büyüyememişti. Fakat Hall ve Scott arasında yaşanan bu sözlü atışma, SKG’nin bir anda patlamasına olanak sağladı. SKG şu anda AB için istediği imza sayısını neredeyse 1.4 milyona çıkarttı. İngiltere kampanyası ise birkaç gün içerisinde parlamento tarihi bile alacak. Böylece hareket, parlamentoda görüşülecek.

Buradan çıkan sonucu da takipte olacağız…

YORUMLAR
Atlas Estrella
14 Ağustos 2025 13:37

Bu konu ile ilgili şöyle bir film çekilmiş: //www.imdb.com/title/tt32128915/

creepylord
15 Temmuz 2025 01:42

Thor kardeş zırvalamış. Yıllar önce parasını verip aldığım oyunun içeriğini lisans sürem bitti deyip değiştirene, erişime kapatana tepki koyuyor millet. Servis oyunlarıyla ne alakası var? Maksadı gündem olmak. Kendisi de biliyor saçmaladığını.

Atlas Estrella
14 Temmuz 2025 20:24

Vahşi kapitalizmin gelmişini, geçmişini, geleceğini öperim bak. Öptürtmeyin bana kendinizi.

Parolamı Unuttum