The Last of Us: Remastered İnceleme

ŞAŞIRTICI OLAN DOĞANIN KENDİ OLANI GERİ ALMASI DEĞİL, İNSANLIĞIN DA ONA KATILMASIDIR…

 

Bu yazı daha önce Oyungezer dergisinde yayınlanmıştır.

Nereden başlasam bilemiyorum ki… Bu yüzden Sinan’ın yazdığı incelemeyi okuyorum ilk başta, kulağımda Gustavo Santaolalla’nın bu oyun için yazdığı harika müzikler. Bu oyun hakkında ilk lafları ya da en güzellerini söylemeyeceğimi çok iyi biliyorum, yeni bir şeyler de söylemeyeceğim belki. Ama hayatımda beni en çok etkileyen ve oynadığım en iyi oyunlardan biri olan The Last of Us hakkında konuşmayı yine de çok istiyorum. Her oynadığımda ya da konuştuğumda onda yakaladığım ve hissettiğim yeni bir duyguyu, yeni bir çaresizliği, yeni bir hikâye kırıntısını anlatmaya çalışmayı seviyorum. Aslında ben bu oyunu öve öve bitirememek istiyorum ve söz konusu The Last of Us olunca hiç de geç kaldığımı düşünmüyorum. Tıpkı bugün bile Half-Life 2’den bahsederken heyecanlanmam ya da heyecanlanmalarınız gibi.

tlour-1

Görselliğin “tavan” yaptığı anlardan biri.

Baktım da orijinal incelemede Sinan şöyle bir yorum yapmış: “The Last of Us’ın grafiklerini gören herkes istisnasız ‘Eğer PS3 bunu yapabiliyorsa, PS4 daha ne yapabilir ki bunun üstüne?’ dedi. Sizin de diyeceğinize eminim.” O zamanlar çok da tahmin edemediğimiz bir olay gerçekleşti ve The Last of Us, Sony’nin yeni nesil konsolu Playstation 4 için piyasaya çıktı. Böylece Sinan’ın bu yorumu artık daha büyük bir anlam kazandı. Yeni neslin eski oyunun üstüne neler koyduğundan ve kaçıranlar için doğal olarak biraz da bu eşsiz yol hikâyesinden bahsetmenin o beklenmedik zamanı da böylece geldi çattı.

Remastered sürümünü, bir önceki neslin -en azından teknolojik olarak- en iyi örneğini bu nesle de konuk etmek anlamında ele alırsak çok manasız bulmuyorum fakat bu işin suyunu çıkartırlarsa illa ki söyleyecek iki lafım olur. Şimdilik The Last of Us gibi bir oyunu tüm ekstra içeriği ile birlikte kesinlikle uygun bir fiyata PS4’te görmek, görselliği karşısında hayretlere düşmek konusunda bir sıkıntım yok. Oyunu PS3’te bitirmiş olanların yeni konsolları için de bir Last of Us Remastered alması gerekiyor mu peki? Buna şu an için net bir cevap vermesem de yazının sonunda hep birlikte bu cevaba ulaşabileceğimizi düşünüyorum. Ama önce gelin oyunun kesinlikle en güçlü yanı olan hikâyesinden, atmosferinden, karakterlerinden ve tüm gerçek dışı kurgusuna rağmen o içinize işleyen doğallığından bahsedelim.

YALNIZ ADAM JOEL

Yalnız kalmış bir adamın hikâyesi aslında Last of Us. Pek tekin olmayan ama kızı, kardeşi ve bunların sıcaklığıyla doldurduğu dünyası, Dünya’nın sonunun gelmesiyle dağılmış, belki de hiçbir zaman tam anlamıyla bilmediği yalnızlığa trajik bir şekilde mahkum olmuş, özünde basit bir adam olan Joel’in hikâyesi. Post-apokaliptik yeni dünyaya sırtında büyük bir trajedinin yükü ve yalnızlığı ile adım atıyor Joel. En başından itibaren en iyi bildiği işi yapmaya devam ediyor, kardeşi ile bağlarını koparıyor, duygularının yerini içgüdüleri alıyor; aslında tek yapmak istediği “kaçmak” olan felaket sonrasının standart yüzlerinden birine dönüşüyor. Kaderinin “hayatta kalmak” olmasına içten içe isyan eden ama güçlü olmaya çalışan Joel’in bu kaçak hayatı, ufak bir kızı bir bölgeye götürme zorunluluğu yüzünden bir daha hiç eskiye dönmeyecek şekilde değişiyor.

tlour-2

Gizilik bu oyunun can damarı.

Post apokaliptik bir ortam hayal ettiğimizde hepimizin kendimiz için biçtiği bir kahramanlık rolüvardır. Joel’in hikâyesi bu fantezimizi tek bir yumrukla yere indiriyor. Gerçekliğin hiç böyle olmadığını, Joel’in yapmak zorunda kaldığı şeyleri seyrederek, onu yönlendirerek anlıyorsunuz. Bütün bu hayatta kalma güdüsü ile yaptığınız pis işlerin ardından eğer hâlâ Joel’i bir kahraman ya da anti-kahraman olarak görüyorsanız kendinize şunu itiraf etmek zorunda kalıyorsunuz: Ben olsam yapamazdım. İsterseniz "Hayır, yapardım" deyin, fark etmez, bu oyunun ve hikâyenin abartıya kaçmayan gerçekliğinin ve doğallığının tokadı yanağınızda geçmeyecek bir ize sebebiyet veriyor. Yani kısacası The Last of Us, bugüne kadar izlediğiniz, okuduğunuz neredeyse tüm kıyamet sonrası senaryolarını unutmanızı fısıldıyor kulağınıza.

Peki bu oyunun etkisi yeni nesilde de aynı şekilde devam ediyor mu? Kesinlikle evet. Hatta üstüne daha da koyarak… Bu oyunun acımasız dünyasını yansıtan ve eski nesilde de zaten harika olan görsel yanı birkaç adım daha ileri gittiğinden ötürü artık her şey daha gerçekçi ve daha vurucu görünüyor gözünüze. İnsanlar gelip içine etmeden önce kendisine ait olan dünyayı yeniden ele geçiren doğa, ilişki içerisinde bulunduğunuz karakterler, harika oyunculuklarla yansıtılan vücut dili ve mimikler, mantarın etkisindeki insanlar ve onlardan daha tehlikeli “kıyamet sonrası” etkisindeki insanlar artık daha da iyi görünüyor. İstediği şey hikâye ve aksiyonu müthiş bir dengeyle birleştirip sizi içine çekmek olan bir oyunun en büyük kozlarından biri olan görsellik en üst seviyeye ulaşmış olduğu için, oyunun yeni nesilde tekrar karşımıza çıkmasına en azından bu açıdan büyük bir hak veriyorsunuz. Çok sevdiğiniz eski bir filmi yeni teknoloji ile daha net izlemek ya da uzaktan gördüğünüz bir trajediyi burnunuzun dibinde görüp daha fazla etkilenmek gibi.

GERİDE KALANLAR

Remastered paketinin içinde daha önceden ayrı olarak yayınlanan Left Behind DLC’si de yer alıyor. Bu paket Ellie’nin geçmişindeki en önemli an ile oyunun geçtiği zamandaki en önemli anını çok güzel bir şekilde kurgulayıp ana hikâyedeki boşlukları doldurmayı amaçlıyor. Anlatım olarak orijinal oyun kadar etkileyici ve gerçekçi değil belki ama dramatik olarak istediğini yapabilmiş bir hikâye Left Behind. Konuyu şöyle özetleyebiliriz: Askeri eğitim alan Ellie ile Ateş Böcekleri’ne katılmış en yakın arkadaşı Riley arasındaki dostluğun son günü anlatılıyor. Buna aynı zamanda Ellie’nin ana hikâyedeki en çaresiz ve zorlu günü ekleniyor. Left Behind anlattığı günleri zıt elementlerle noktalayarak Neil Druckmann’ın ne kadar iyi bir yazar, Naughty Dog’un da ne kadar iyi bir yapım ekibi olduğunu bir kez daha kanıtlıyor.

tlour-3

Bir oyun ancak bu kadar trajedik anlatılabilirdi.

Remastered, grafiklerin ulaştığı hayvani seviye ve normalden zengin içeriği dışında bildiğimiz The Last of Us. Oynanış olarak herhangi bir değişim yok. Naughty Dog’un Uncharted serisinden beri gayet iyi becerdiği siper alma-ateş etme sistemi zaten bu şekilde daha yıllarca gidebilir. Az önce dediğim gibi aksiyon ve çatışma sahneleri ile oyunun hikâyeye odaklanan parçaları arasındaki denge bu çatışmaları kendini tekrar eden bir sıkıcılıktan kurtarıyor. Mekân çeşitliliği ve mevsim değişiklikleri de bütün bu kendini tekrar etmemeyi amaçlayan aksiyonun tuzu biberi oluyor. Ama oyunun mekanikleri olan vuruş hissi, karakter gelişimi, yapay zekâ gibi durumlarda neredeyse hiçbir değişiklik yok. Oyunda Joel’in karakter gelişimi bazı rol yapma öğeleri içeriyor ama bu çok yoğun değil. Hatta ben bu gelişimi daha çok hikâye anlamında görüyorum. 20 yılda neredeyse tüm duygularını yitiren, geçmişinden ve kendinden kaçan o adamın bir anda Ellie ile kurduğu yakınlık ve duygu yüklenmesi o kadar gözle görülür ve o kadar iyi anlatılmış durumda ki. Her geçen mevsim hayatta kalma güdüsüne eklediği koruma güdüsü ile gittikçe daha da acımasızlaşan Joel’in gelişimini izlemek, bana kalırsa bugüne kadar çok az oyunda görebildiğimiz bir karakter gelişimini gözler önüne seriyor. Ve ben level atlayıp yeni özellikler kazanan bir ana karakter yerine onu hikâyenin geliştirmesini, değiştirmesini ve bu noktalara getirmesini tercih ederim.

HEM MANTAR, HEM ZEKİ OLUNUR MU?

The Last of Us’ın en çok eleştirilen yanlarından biri çizgiselliği ve yapay zekâ sorunlarıydı. Tamam bunlar gerçekten var ama gelin biraz bu durumu irdeleyelim. Öncelikle bir oyun çizgisel diye kötü bir oyun değildir. Ben şahsen bir oyunun bana onlarca seçenek sunmasını, açık dünyaları önüme sermesini çok da seven biri değilim. The Last of Us’ı, Skyrim ya da GTA V’e tercih ediyorum. Benim bir oyundan aldığım zevk içerikten ziyade hikâye ve oyun oynama hissiyle alakalı. O yüzden Skyrim ya da GTA V tabii ki The Last of Us’tan daha büyük oyunlar olabilirler ama daha iyi olduklarını iddia ederseniz sabaha kadar tartışırız.

tlour-4

 Hayatınız boyunca unutamayacağaınız, acaba şu anda ne yapıyorlardır dediğiniz iki insan işte onlar..

 

Yapay zekâya gelecek olursak, oyuna bu açıdan gelen eleştiriler daha çok "Naughty Dog'a yakışmadı" minvalinde. Evet, çatışmalar esnasında düşmanların algıları ve beyni özellikle konu Ellie olduğunda ne yazık ki pek iyi çalışmıyor. Ayaklarının altında dolaşan Ellie’yi görmemeleri bir tek bize odaklanmaları falan feci can sıkıcı. Diğer yandan bize karşı tepkileri hiç fena değil. Oyunun mekânlar ve aksiyonun dozunu kullanarak vermek istediği o gerçeklik hissi Ellie’nin ortalarda dolaşıp görülmediği anlarda ne yazık ki yok oluyor. Yani yapay zekânın teknik anlamda çok canımı sıktığını söyleyemem fakat hikâye ve atmosfere verdiği zarar kesinlikle bazı noktalarda hevesinizi kaçırıyor. Ve evet, ne yazık ki The Last of Us Remastered'ın bu konuda herhangi bir değişiklik sunduğunu söyleyemiyoruz.

İçimi parçalayan, hem olanlar karşısında hem de oynarken hissettiğim gerçeğe yakın duygular karşısında gözlerimi yaşartan bir yapımdı The Last of Us. Gerçekten defalarca ağladım ve bana bunu yapan tek oyun olarak kişisel tarihime eklendi kendisi. Oyundaki ölüm anlarınızda bile sizi etkilemeye çalışan, bir daha görmek istemeyeceğiniz sahneler gösterip sizi pür dikkat oynamaya zorlayan ve bu tip kilit noktaları çok iyi çözmüş bir yapım Last of Us. Her tarafından kalite akıyor, her tarafından etkileyicilik akıyor. Bütün bunların üstüne bir de 1080p ve 60fps desteğini ekleyin. En kötü ihtimalle bırakın oyunu bir başkası oynasın ve siz seyredin. Her türlü bu oyunu, bu yol hikâyesini, bu karakterleri unutmanız mümkün değil. Bütün bunlar daha harika bir görsellik ve daha derli toplu bir içerik ile yeni nesil konsolunuzda sizleri bekliyor. PS3’ün en iyi oyunu şu an için PS4’ün de en iyi oyunu olarak karşınızda. Yeni paketi almak zorunda olmasanız bile dünyanın sonu gelmeden bir şekilde bu oyunu oynamak zorundasınız.

NOT

9+

KÜNYE

THE LAST OF US REMASTERED (PC)

Tür: AKSİYON-MACERA

Yapım: NAUGHTY DOG

Dağıtım: SONY

Dijital İndirme: Var – 49.99$

Bulunduğu Platformlar: PS4

Ne İyi?

-Oyun dünyasının gördüğü en vurucu hikaye ve karakterler

-Gerçekçi aksiyon hissi

-Derli toplu içerik

-Yeni gelen fotoğraf modu

-Yenilikçi çoklu oyuncu modu

-Kıyamet sonrası dünyayı yansıtan gerçekçi atmosfer

-Etkisi altından uzun süre çıkamayacağınız bir oyun

Ne Kötü?

-Bazı anlarda sapıtan yapay zeka

YORUMLAR
Parolamı Unuttum