Güncelleme: Yazıda atladığım noktaları sizden gelen yorumlara ve sorulara bakarak güncelledim. Alvin’in kolyesinin Aldersberg’de ne aradığı, Letho ile Geralt’ın karşılaştığı kısımda yapılan önemli açıklamaları, Büyücüler Loncası’nı… gibi gibi. Üzerinden çok vakit geçtiği için bir kısmını unutmuşum, kusura bakmayın. Siz sordukça hatırladım. Eksiklerimi görmemi sağladığınız için teşekkürler. Eklenen kısımlar italik/eğik yazıyla vurgulandı. Umarım şimdi daha doyurucu olmuştur.
19 Mayıs Gençlik ve Witcher bayramına sayılı günler kaldı dostlar! Neredeyse 2 yıldır büyük bir merakla beklediğimiz, yayınlanan her videosuyla aklımızı ve sabrımızı bir parça daha sınayan oyun büyük bir aksilik olmaz, gökler başımıza yıkılmaz ya da CD Projekt Red çıkıp da Joker edasıyla “Aslında bunların hepsi bir şakaydı!” demezse bir haftadan daha kısa bir süre içinde bizlerle olacak.
Hatta oyunun çıkışının şerefine yurt genelinde törenler düzenlenecek, bandolar yürüyecek, insanlar kutlamalara katılmak için statlara koşacakmış! Vallahi diyorum… haberlerde duydum. Spiker 19 Mayıs’ta dedi… tarihten sonra daha başka neler söylediğini tam olarak hatırlayamıyorum gerçi, o anda aklım Geralt’a kayıvermiş.
Peki The Witcher 3: Wild Hunt’ın artık iyice ufukta göründüğü şu günlerde önceki iki oyunda neler olduğunu tüm detaylarıyla hatırlıyor muyuz? (Hatırlıyorsanız bile hayır deyin, n’olur. O kadar uğraştım!) Hayır mı? O zaman gelin o eski maceraları hep birlikte yad edelim.
Yalnız anlatacaklarımın ilk iki oyunu oynamamış kimseler için en kallavisinden spoileriçerdiğini baştan belirteyim de sonra beni meşalelerle ve sopalarla kovalamayın.
The Witcher (2007)
İlk Witcher, Andrzej Sapkowski’nin yazdığı kitapların bittiği noktadan beş yıl sonra başlar. Nilfgaard İmparatorluğu’yla yapılan büyük savaş sona ermiş, elfler ve cüceler iyiden iyiye dışlanmış halklar hâline gelmiştir. Geralt tüm bu zaman zarfında ölü addedilmiştir. Çünkü beş yıl önce Rivia’da çıkan bir ayaklanma sırasında insan olmayanların tarafını tutmuş ve Zoltan ile dostlarının hayatını kurtarmaya çalışırken öldürülmüştür. Sevgilisi Yennefer da onu tekrar hayata döndürmeye çalışırken tüm büyü gücünü tüketerek onunla birlikte can vermiştir.
Ama ilk oyunun başlamasıyla birlikte öldü sanılan Geralt’ın ansızın, hasta ve yaralı bir şekilde ortaya çıktığını görürüz. Hafızasını yitirmiştir ve bunca yıldır nerede olduğuna dair hiçbir şey hatırlamamaktadır. Kaer Morhen’in yakınlarında Triss Merigold ile diğer Witcherlar tarafından bulunur ve iyileşmesi için kaleye götürülür.
Ancak bir süre sonra Kaer Morhen ani bir saldırıya uğrar ve Azar Javed adlı bir büyücünün önderliğindeki Salamandra askerleri Witcherlara olağanüstü hız, güç ve dayanıklılık veren gizemli mutasyonun sırlarını çalarlar. Bu esnada da henüz Witcher olmaya tam olarak hak kazanmamış genç Leo’yu öldürürler.
Geralt ile diğer Witcherlar kendilerinden çalınanı geri alabilmek, Salamandra hakkında bilgi toplayabilmek ve arkadaşlarının intikamını alabilmek adına dört bir yana dağılır. Geralt, Triss ile birlikte Vizima’ya gider ve burada (her ne kadar kendisi onları hatırlamasa da) eski dostları Dandelion, Shani ve Zoltan ile karşılaşır. Bir yandan Salamandra’yla ilgili araştırmalarına devam ederken bir yandan da hafızasını geri kazanmanın yollarını aramaya başlar.
Bu esnada yolu Kral Foltest, simyacı Kalkenstein, Prenses Adda, Lady of The Lake, Siegfried gibi pek çok karakterle kesişir. Ve bir de Alvin adlı, tuhaf yetenekleri olan bir öksüzle… Görünüşe göre bu çocuk zaman ve mekân içerisinde seyahat edebilmektedir, ama bunu sadece çok korktuğu zamanlarda ve istem dışı bir şekilde yapmaktadır. Kendisini ona karşı sorumlu hisseden Geralt oğlanı oyuncunun tercihine göre Triss’in ya da Shani’nin himayesine bırakır. Alvin’e güçlerini kontrol edebilmesi için büyülü bir kolye verilir.
Geralt hiç istememesine rağmen kendini Yaevinn adlı bir elfin önderliğindeki Scoia’tael (insan olmayan ırklar tarafından kurulan bir gerilla ordusu) ile Jacques de Aldersberg adlı bir şövalyenin emrindeki Order of the Flaming Rose (insanların tarafını savunan bir şövalyelik tarikatı) arasındaki bitmek bilmeyen çatışmaların ortasında bulur. Yine de inatla tarafsızlığını sürdürmeye ve kendi işine bakmaya devam eder. Ancak serüvenin ilerleyen bölümlerinde öyle bir an gelir ki iki taraftan birini seçmeye mecbur bırakılır. Oyuncunun tercihine göre Scoia'tael veya Order of the Flaming Rose gruplarından birine katılır, ya da (kitaplardaki karakterine sadık kalarak) tarafsızlığı seçer ve herkes ona düşman kesilir.
Geralt uzun uğraşlar, öldürülen “canavarlar,” zorlu seçimler, toplanan “renkli” kartlar, yüzlerce yan görev ve pek çok kanlı savaşın ardından Salamandra’yı yıkar ve Azar Javed’i haklar. Ama tüm bu komplonun aslında başka bir adama, Order of the Flaming Rose’un başındaki Jacques de Aldersberg’e ait olduğunu keşfeder. Aldersberg her nasılsa Geralt’ı da yanına alıp “geleceğe” ışınlanır. Lâkin gelecek olduğu iddia edilen bu zamanda her şey ve her yer kar kıyamet altındadır. Aldersberg, elflerin “Ithlinne’in Kehaneti” dediği şeyin gerçekleştiğini öne sürer. Bahsi geçen kehanete göre öyle bir zaman gelecektir ki topraklar elflerin kanıyla yıkanacaktır. Bunu Büyük Kış takip edecek, tüm insanlık yeryüzünden silinecektir.
Aldersberg, Witcherlardan çaldığı mutasyon yöntemleriyle yeni bir ırk yaratmak, böylelikle de insanları yok olmaktan kurtarmak istediğini açıklar. Onları yönetecek kişi de kendisi olacaktır. Fakat Geralt onun bu çılgınca planlarına aldırış etmez ve son dövüşte onu yener. Derken Wild Hunt’ın kralı ortaya çıkar ve Aldersberg’in ruhunu almayı talep eder. Geralt oyuncunun seçimine göre ona izin verir ya da onunla savaşır. Her hâlükârda Aldersberg’in cesediyle birlikte kendi zamanına geri döner, adamın boynuna baktığında da çok şaşırtıcı bir şey görür: Alvin’in kolyesi…
Peki bu ne anlama geliyor? İşte oyun onu açıklamıyor ve oyuncunun çıkarımlarına bırakıyor. Bu konuda farklı teoriler var. Benim düşüncem Aldersberg’in Alvin olduğu yönünde. Alvin oyun boyunca pek çok savaş görüyor, Geralt’ı kendine örnek alıyor ve onun gibi bir kahraman olmak istiyor. Oyunun bir bölümünde Alvin ortadan tamamen kayboluyor. Muhtemelen önce geleceğe gidip oradaki kar kıyameti görüyor, sonra da geçmişe dönüp bir şekilde Order Of The Flaming Rose’un başına geçiyor. İdolü Geralt olduğu için de mutajenleri çalıyor, ona benzer mutantlardan oluşan bir ırk yaratmak istiyor. Ama başarısız oluyor çünkü ortaya çıkan yaratıklar duygudan tamamen yoksun, kana susamış birer ucubeden başka bir şey değil.
Geralt her şey sona erdiğinde Kral Foltest’in yanına gidip ödülünü alır. Sonuçta o bir profesyoneldir, değil mi? Hak ettiği orenleri cebine indirmelidir. Fakat tam para kesesini alıp sarayı terk etmeye niyetlendiği sırada kral bir suikastçının saldırısına uğrar. Geralt katilin işini bitirir ve büyük bir sürprizle daha karşılaşır: suikastçı bir Witcher'dır.
The Witcher 2: Assassins Of Kings (2011)
Witcher 2, hemen hemen ilk oyunun bittiği noktadan başlar. Geralt artık Kral Foltest’in yakın korumalığını yapmakta ve askeri yaşam tarzının “zorluklarını” Triss ile birlikte atlatmaktadır. O sıralarda Kral Foltest ile Barones La Valette arasında bir tür iç savaş yaşanmaktadır. Ancak Geralt bu hayattan feci derecede bıkmıştır ve harp sona erer ermez kraldan ayrılma izni almayı arzulamaktadır.
Lâkin tam savaş kazanıldı ve her şey yoluna girdi denilen bir anda Letho adlı bir başka suikastçı Witcher ortaya çıkar ve Foltest’i katleder. Letho, Geralt’ın bir şey yapmasına fırsat vermeden hemen oradan kaçar. Foltest’in cesedinin başında tek başına, elinde kılıçla yakalanan Geralt haksız yere tutuklanıp hapse atılır ve burada işkence görür.
Bir müddet sonra özel kuvvetler komutanı Vernon Roche onu sorguya çekmeye gelir ve Geralt ona her şeyi anlatır. Witcher’ın masumiyetine inanan Roche, kral katilini yakalamasına yardım etmesi şartıyla onun hapisten kaçmasına yardım eder. Böylelikle ikili Triss’i de yanlarına alarak Flotsam adlı küçük bir kasabaya gider. Burada yolları bir kez da Dandelion ve Zoltan ile kesişir, ayrıca kitaplardan tanıdığımız büyücü Síle de Tansarville ilk kez arz-ı endam eder.
Geralt, adını temize çıkarmak için arkadaşlarının da yardımıyla Letho’nun peşine düşer. Bu esnada hafızası da yavaş yavaş yerine gelmeye başlar, en büyük aşkı Yennefer’ı hatırlar ve bir yandan da onu aramaya koyulur. Letho’nun yalnız olmadığı ve iki Witcher’la daha çalıştığı ortaya çıkar. Hatta bu da yetmiyormuş gibi Kral Demavend’i de öldürmüşlerdir ve şimdi de Kral Henselt’in peşindedirler.
İlk bölümün sonunda Letho, Triss’i kaçırarak ortadan kaybolur. Geralt oyuncunun seçimine göre ya Vernon Roche ile birlikte hareket edip insanların yanında savaşır, ya da Iorveth adlı elfe katılarak insan-olmayanların tarafında yer alır. Her hâlükârda kendini Pontar Vadisi’ndeki savaşın iki cephesinden birinde bulur. Aynı zamanda Philippa Eilhart, Yarpen Zigrin ve Saskia gibi kimini kitaplardan tanıdığımız kimiyse yeni olan pek çok önemli karakterler yolu kesişir. Artık Letho ve Yennefer’ın yanı sıra Triss’i de aramaktadır.
İşin kötüsü (kitaplarda anlatılan ama Geralt’ın bilmediği) gizli bir Büyücüler Loncası'nın iş başında olduğu, kralları devirerek tüm ülkelerin üzerinde hâkimiyet kurmak istedikleri ortaya çıkar. Kral cinayetlerinin ardında en çok güvendikleri ve danışman olarak kullandıkları büyücüler varmış gibi gözükmektedir. Triss’in de dahil olduğu bir gruptur bu… Peki Letho’yla bağlantıları nedir? Onu büyücüler mi tutmuştur? Yoksa daha büyük bir planın parçaları mıdır bunlar?
Bol bol entrikayla, meydan savaşlarıyla, kaldırılan lanetlerle, soruşturmalarla ve avlanan canavarlarla dolu upuzuuuuun bir serüvenin ardından sonunda Letho ile yüzleşir (Triss oyuncunun seçimine göre Geralt, Iorveth, Roche ya da Letho (!) tarafından kurtarılır). Letho Geralt'a tüm bunların Nilfgaard İmparatorluğu’nun bir oyunu olduğunu, kralları öldürerek ülkeyi karmaşaya sürüklemeyi amaçladıklarını ve istilanın çok yakında başlayacağını anlatır.
Dediğine göre fetih düşkünü bir adam olan Nilfgaard İmparatoru Emhyr Var Emhyreis hem Büyücüler Loncası’nı hem de Letho ile arkadaşlarını kullanarak kuzey ülkelerini kaosa sürüklemeyi amaçlamıştır. Çünkü daha önceki Nilfgaard istilasında başarısız olmasının en büyük nedenlerinden biri büyücülerin kuzey ordularına çok büyük yardımlarda bulunmasıydı. Böylece hem kralları katlederek ordulara hükmedecek kişileri ortadan kaldırmış hem de büyücüleri kandırarak onları kendi müttefiklerine karşı kullanmıştır. Büyücüler Loncası hiçbir zaman ülkeleri yönetemeyecektir elbette, bu onların kafasına sokulan sahte bir ütopyadır. Tek gerçek hükümdar Emhyr Var Emhyreis olacaktır.
Letho bunun yanı sıra Geralt’la daha önce tanıştıklarından ve beyaz saçlı Witcher’ın bir keresinde onun hayatını kurtardığından da bahseder.
Geralt bu noktada uzun zamandır kayıp olan hafızasını tekrar kazanır; artık her şeyi tüm çıplaklığıyla hatırlamaktadır. Rivia’daki isyan sırasında aslında o ve Yennefer ölmemiştir. Manevi kızları olarak gördükleri Ciri onları kurtarmıştır. Bir Witcher olarak yetiştirilen, aynı zamanda da muazzam büyülü güçlere sahip olan Ciri, ikiliyi yanına alarak başka bir diyara, sonsuza dek mutlu yaşayacakları bir boyuta geçer. Ancak geride kalanlar onların öldüğünü düşünmektedir (İkinci oyunda bu konuya açıkça değiniliyor, o yüzden spoiler sayılmaz. İndirin o sopaları).
Ancak daha sonra Wild Hunt o diyara gelerek Yennefer’ı kaçırır (Wild Hunt, tıpkı bu diyarlardaki diğer efsanevi yaratıklar gibi bir tür lanettir. Hayalet atların üstünde gökyüzünde dörtnala giden ve önlerine çıkan talihsizleri kaçıran bir tür tayf grubu bunlar. Başlarındaki Kral tarafından yönetiliyorlar ve amaçları kimse tarafından bilinmiyor). Geralt aşkını kurtarmak için Av’ın peşine düşer, yolda Letho ve arkadaşlarının hayatını kurtarır, sonunda hep beraber Wild Hunt’la yüzleşirler. Geralt, Wild Hunt’ın kralına Yennefer’ı bırakıp onun yerine kendisini almasını teklif eder. Av’ın kralı bu öneriyi hemen kabul eder. Geralt, hafızasını yitiren Yennefer’ı (Wild Hunt ile at süren herkes hafızasını kaybediyor) Letho’ya teslim eder ve 5 yıl boyunca Av’la birlikte at sürer. Ama bir noktada kaçmayı başarır ve Kaer Morhen’e geri döner. Bu, aynı zamanda ilk oyunun başladığı noktadır.
Geralt, Wild Hunt’a katıldıktan sonra Letho ve arkadaşları Nilfgaard’a kaçarlar. Hafızasını yitiren Yennefer da yanlarındadır ve Geralt’a hayatını borçlu olan Letho ona göz kulak olur. Ancak bir noktada Nifgaard askerlerine yakalanırlar ya da teslim olurlar (bu kısım pek açık değil). İmparator Emhyr Var Emhyreis, Letho ve arkadaşlarına bir teklifte bulunur, onun için çalışıp kralları öldüreceklerdir. Başarılı olurlarsa uzun zamandır dağılmış vaziyette olan Viper (Yılan) Witcher Okulu’nu Nilfgaard topraklarında kurmalarına izin verecektir (Geralt ve diğerleri Kurt Okulu’ndan). Teklifi reddeder ya da başarısız olurlarsa da idam edileceklerdir elbette… Başka çaresi olmayan Letho ve arkadaşları kabul eder. Bu esnada Yennefer’dan bölük pörçük bilgiler koparan İmparator Emhyr, Büyücüler Loncası’nın varlığından haberdar olur ve böylece planını tamamlar.
Geralt oyuncunun seçimine göre Letho’yu ya öldürür ya da serbest bırakır. Artık Yennefer’ın hayatta ve nerede olduğunu bilmektedir. Bir sonraki hedefi Nilfgaard’tır. Oyun Nilfgaard Ordusu’nun istilasıyla sona erer.
Eee… daha 19 Mayıs olmadı mı?