Balrum İnceleme

Nostalji treni yine çuf çuf çuf dedi

İsmini yeni duyduğum bir oyunu inceleyeceğim zaman önce ufak bir araştırma yapmayı seviyorum. Oturup birkaç Steam yorumu okuyorum mesela, Google’dan görsellerine bakıyorum, yapımcının hikayesini görmek için varsa viki sayfasına bir göz atıyorum falan. Bu sefer ilk olarak görsellere baktım, “e bu oyun resmen Eschalon’a benziyor yav” dediğim anda hakkında başka hiçbir şey bilmeden körlemesine oyuna dalmaya karar verdim.

Eschalon’a benzemek de ne demek diye düşünebilirsiniz ve haklısınız da. Ben eski tarz CRPG’leri çok severim, sonuçta SSI’ın Gold Box oyunlarıyla büyümüş bir adamım ben. Bundan tee yıllar önce de Eschalon’a bu şekilde denk gelmiş ve bayağı da sevmiştim oyunu. Sonrasında yine benzer tarza sahip Avernum serisini de biraz oynadım ama uzun zamandır bu tür bir oyun görmemiştim. Balrum işte “bu türden” dediğim bir oyun, 2D izometrik rol yapma oyunu.

İstiyorum Ki Rol Yapayım, Odun Toplayayım

Ama ne rol yapma oyunu… Oyunu oynadığım ilk 2 saat içinde o kadar çok şey yaptım, o kadar ince detaylarla karşılaştım ki utanmasam oyun için rol yapma simülasyonu bile diyebilirim. Durun örnek vereyim hemen. Bakın bir RYO oyununun olmazsa olmazı questlere falan hiç bulaşmayacağım bile. Bahçede ekili olan karpuzları topladım, verimlilikleri sıfır olduğu için sulamakla falan uğraşmadım. Ama patatesler öyle değildi, önce ‘neredeyse olgunlaşmış’ patatesleri gübre ve su ile destekledim, olmuş olanları topladım, yenilerini ektim. Bir görev için bal toplamam lazımdı, hazır ormana gitmişken bir iki ağaç kesip odun topladım. Kestiğim ağaçlardan biri özel bir çam ağacıymış, kerestesi de son derece kaliteli oluyor bu kerataların. Birkaç mantar topladım, geyiğin birine saldırıp öldürdüm. Derisini daha sonra zırhımı güçlendirmek için sakladım. Hemen oracıkta bir kamp ateşi yaktım çünkü elimde bunun için gereken iki odun ve bir taş mevcuttu. Ateşi biraz daha odunla destekledim ve üzerinde geyik etini pişirmeye başladım. Et tam pişmeden ateşim söndü, yarım pişmiş eti yeseydim karnım %20 doyacaktı. Biraz daha odun yakıp eti tam olarak pişirdim, afiyetle yedim ve böylece %30 doyabildim. Hazır karnım doymuş ve enerji kazanmışken yakındaki taşları kazmamla kırarak taş topladım bolca. Şansıma bir demir cevherine denk geldim, bu cevherleri gerekli ısıda işleyerek külçe yapabileceğimi daha önce öğrenmiştim. Eğer ileride kendime daha güzel silahlar, daha çok alet edevat yapmak istiyorsam zanaat inceliklerini çok iyi bilmem gerekiyordu. Tekrar köye döndüm. Osric’in yanına gidip domuzlarını beslemesine yardım ettim, yemekliklerine bolca mısır koydum ki hayvancıklar bol besili olsun. Verdiği sosislerden birini dedeme, birini de komşumuza götürdüm. Hazır eve gelmişken ve elimde az da olsa malzeme varken evin yanmış olan duvarlarından birini tamir ediverdim ama çivim bittiği için geri kalanı biraz beklemek zorunda.

Balrum-2

Bu sırada hava kararmaya başlamıştı. Hava kararınca hem saldırı, hem büyü yapma şansım azalıyordu doğal olarak. Ama bunun bir avantajı da karanlık bir yerde saklandığımda düşmanların da beni görmekte zorlanacak olmasıydı. Yine de kendimi riske atmak istemedim, yatağıma yatıp sabaha kadar dinlendim.

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte etrafı dolaşmaya çıktım. Önce bolca bitki topladım, bunlardan daha sonra çeşitli iksirler yapacağım. Ufak bir harabenin içinde pis bir örümcekle kapışmamız oldu, neyse ki sevgili hayvancığım Jax devreye girdi ve örümcek beni zehirleyemeden onu öldürmeyi başardı. Zemindeki kapağı açıp aşağı indiğimde kendimi acayip bir zindanda buldum ama ilerlemeye çekindiğim için hemen evime geri döndüm. Deli gibi susamıştım, önce kuyudan matarama su doldurup içtim, sonra da güvenli bölgeme gittim. Burada kendime bir çiftlik evi inşa etmeye başlamıştım, zeminleri, duvarlarını, eşyaları ve hatta etraftaki ağaçları bile kendi elimle ben seçiyordum. Nasıl olduğunu anlamadan 2 saatim geçmişti bile…

Balrum-3

Yüzeyi Kazıdıkça Altından Maden Çıkıyor

Balrum işte böyle bir RYO. Bakın tekrar ediyorum, henüz deli gibi geniş haritasından, questlerinden, neredeyse 100’e yakın büyü ve yetenekten, katılabileceğiniz üç farklı loncadan, NPC’lerin günlük saatine göre hayatlarını yaşıyor olmalarından, tonlarca zindandan bahsetmedim bile. Bahsetmedim çünkü bunlar zaten bir RYO’da olması gerekenler, bunun dışında yapabileceklerinizdeki inanılmaz serbestlik ise Balrum’u çok farklı bir pozisyona yerleştiriyor. Oyunun farklılığına bir örnek daha vereyim hemen.

Yine etrafta dolanıp kendimce materyal falan topluyorum. Ekranın sol altında yaptığımız şeylerin, saldırıların falan yazılı olarak gösterildiği bir bilgi kısmı var. Orada “cebimde sanki bir şey kıpırdıyor” gibi bir şey yazdığını gördüm. Envanteri açtım, bir şey yok. Neyse yola devam ettim, iki üç taş kırdım, ayı öldürdüm. Tekrar aynı yazı. Böyle olunca kıllandım tabi. Tekrar envantere girdim, o an aklıma diğer sekmelere de bakmak geldi. Yiyecekler sekmesine girdim, bir de ne göreyim aç bir kurt :) Üzerimde yiyecek namına ne varsa yavaş yavaş yiyormuş meğerse, üzerine tıklamaya çalıştım, başka bir envanter kutusuna kaçtı. İki üç kaçıştan sonra tıklayıp öldürdüm. Bu kurdu fark etmesem tüm yiyeceğimi götürecekmiş resmen.

Balrum-4

Balrum muhteşem bir oyun değil belki ama üzerinde ciddi bir emek harcanmış, amatör bir yapım. Detaylara verilen önem maalesef oyunun mevcut sıkıntılarını tamamen görmezden gelmemi sağlayamıyor (yol bulma sisteminin biraz sıkıntılı olması, oyunun pek elinizden tutmaması ve bunun başlarda zorlaması, yürümenin yavaşlığı gibi) ama şans verildiği taktirde ciddi ölçüde zamanınızı harcayabileceğiniz ve bunu yaparken de eski günlerin o şaşaalı RYO’larının yaşattığı hissi yaşayabileceğiniz son derece güzel bir oyun. Canınız yaratıklarla kapışmak istemiyorsa bunu Don’t Starve gibi hayatta kalma oyunu olarak oynayabilir, Sims’de olduğu gibi kendi evinizi/çiftliğinizi tasarlamaya çalışarak keyifli zaman geçirebilirsiniz. Hele ki yapımcının oyunu sürekli yamalarla daha iyiye götürdüğünü düşünürsek fiyatının hakkını verdiğine emin olabilirsiniz.

Artılar:

  • Yapacak çok fazla şey olması
  • Grafikler eski tarz olmasına rağmen son derece detaylı
  • Gerçek zamanlı saat ve hava değişimleri
  • Bolca quest

Eksiler:

  • Neden koşamıyoruz anlamadım
  • Diyaloglarda yer yer hatalar var
  • Ufacık çalılara bile takılmak sinir bozucu olabiliyor
  • Hikaye bakımından çok da açıklayıcı değil

 

NOT:7.2
YORUMLAR
Parolamı Unuttum