Bu yazı daha önce Oyungezer dergisinde yayınlanmıştır.
Gerçek Zamanlı Strateji dediğimiz şeyin olayı çok değişti. Eskiden dünyanın en “olağan” türlerinden biriydi. Yani bugün nasıl her yerde Call of Duty, Battlefield, League of Legends oynayacak insan bulabilirseniz 2000’lerin başlarında “Age of atacak var mı?” ya da “C&C atacak var mı?” diye etrafınıza baksanız birilerini mutlaka bulabilirdiniz. Ama MOBA’ları saymaz isek sanırım artık GZS “ana akım” türlerden biri olmayı bıraktı diyebiliriz.

Para biriktirip hayvani tank alayım mantığı yapılabilecek en büyük hatalardan.
Tabii bu demek değil ki GZS türü geriledi. Aksine, “casual” oyuncular türe ilgisini kaybettikçe yapımcılar da öncelikli olarak bu kitlenin değil, türün asıl sevdalılarının ilgisini çekebilecek yapımlar geliştirme işine girişti. Mesela Starcraft II ne kadar klasik bir GZS gibi gözükse de herkesten önce e-sporcular göz önünde bulundurularak yapılmış bir oyun. Çok güncel örnekler olmasa da Dawn of War’lar ve Supreme Commander’lar da aynı şekilde derinlemesine ve “hardcore” bir şeyler isteyenler için yapılan oyunlar. Ama formatı farklı Paradox oyunlarını bir kenara koyarsak gerçekten (gerçekten!) derin bir GZS isteyenler için Men of War serisi toprağın daha da diplerinde bir yerlerde.

Tanklarınızı her zaman ama her zaman piyadelerle destekleyin.
Bu derinlik mevzusuna hemen az sonra değineceğim ama önce seriye yabancı olanlar için (ki doğrusu bu oyuna kadar ben de öyleydim) nedir bu oyun, onu bir anlatayım.
Merhaba asker!!
Men of War: Assault Squad 2, 2. Dünya Savaşı temalı bir GZS. Oyunda üs kurma, kaynak toplama gibi olaylar yok. Sistem haritadaki kritik noktaları ele geçirip sonra da elde tutma üzerine kurulu. Ne kadar çok noktayı elinizde tutuyorsanız kaynaklarınız o kadar hızlı artıyor ve o kadar fazla destek birim çağırabiliyorsunuz. Çatışmalar da Company of Heroes’lardan aşina olabileceğiniz gibi siper alıp siperin arkasından saldırma üzerine kurulu.

“Tankla, topla falan beklerim. Uçakla, ağır sanayi hamlenizle falan...” - Cüneyt Arkın
Oyunu açtığınızda tek kişilik ve multiplayer seçeneklerle karşılaşıyorsunuz ama hani tek kişilik oyun tarafı aldatmacadan başka bir şey değil. Oyundaki 5 fraksiyonun her birine ait (ABD, Almanya, Japonya, İngiltere, Rusya) 8’er görevden oluşan bir tek kişilik mod bulunuyor ve her fraksiyonun görevleri birbirinin aynısı neredeyse. Yani oyunun tek kişilik tarafını bir oynayayım derseniz istediğiniz ülkeyi seçin, onun senaryosunu tamamlayın yeter. Diğerlerine gerek yok. Ha bu arada oyunda adam akıllı bir senaryo da yok aslında. “Şimdi şurayı ele geçireceğiz”, “burada şu adamı öldüreceğiz” gibi birbirinden bağımsız, tekli görevler hepsi.
Ama tabii çok da saçmalamışlar gözüyle bakmamak gerek. Çünkü Assault Squad 2 tamamen multiplayer odaklı bir oyun. Tek kişilik tarafı yeşillik olsun diye koymuşlar gibi bir şey yani.
Direkt karşılıklı dalıştığınız “combat” modu hariç diğer multiplayer modların tamamı haritadaki belli bölgeleri ele geçirip korumaya dayalı. En çok tercih edileni yukarıda anlattığım şekilde işleyen standart Assault Zones. 1’e 1’lik hızlı bir oyun da çıkarabilirsiniz tam 8’e 8’lik epik savaşlar da. Ha bir de tek kişilik senaryodaki görevleri co-op yapma imkânı da var bu arada.
Şimdi gelelim şu derinlik mevzusuna
Aslında nereden başlayacağımı şaşırmış durumdayım. Mesela savaş alanına içinde piyadesinden sıhhiyecisine 8 kişi bulunan standart bir saldırı birliği çağırdınız diyelim. Bu birliği istediğiniz gibi parçalayabilir, istediğiniz sayıda birimden oluşan birlikleri farklı farklı yerlere gönderebilirsiniz. Bunlara tek tek eğil, yat, sürün gibi komutlar verebilirsiniz. Hatta ve hatta, buraya dikkat, istediğiniz bir birimin direkt olarak kontrolünü ele alabilirsiniz.
Misal, karşılıklı iki siperin ardından iki birlik çarpışıyor diyelim. Diğer birimler çatışmaya devam ederken birimin birinin kontrolünü ele alıp, yere yatırıp, WASD ile sürüne sürüne görünmeden karşı birliğin yan tarafına geçirip açıktaki düşmanları mermi manyağı yapabilirsiniz. Ya da bir keskin nişancının kontrolünü alıp yan taraftaki binanın penceresine dikilebilir siperdeki garibanları teker teker haklayabilirsiniz. Bunları tıklaya tıklaya da yaptırırım da demeyin. Direkt kontrol ettiğiniz birimler daha yetenekli hale geliyor. Piyadeler el bombasını daha uzağa atıyor, keskin nişancılar daha isabetli vuruyor vs.
Peki her bir askerin ayrı ayrı envanterinin olduğunu söylesem? Askerin envanterini açıp silahından mühimmatına her şeyi görebilirsiniz. Adama gıcık olduysanız kaskını silahını falan yere atıp dımdızlak ileri sürebilmek sizin elinizde. Tabii bu aynı zamanda birimlerinizin mühimmatının bitebildiği anlamına da geliyor, dolayısıyla da mühimmat yönetimi bir süre sonra oyunun en stratejik mekaniklerinden biri haline geliyor.

Benzer ayrıntı derinliği zırhlı taşıtlarınızdan makinalı tüfek, havan topu gibi sabit silahlarınıza kadar her şey için geçerli. Taşıtlar belli yerlerinden hasar alabiliyor örneğin. Karşı tarafın tankının yalnızca silahına ve paletine hasar verip işlevsiz hale getirmek, sonra içindeki askerleri temizleyip tankı tamir etmek ve kendi tankçılarınızla onu ele geçirmek gibi olaylar gayet mümkün yani.
Bu ayrıntı çılgınlığı doğal olarak insan sınırlarının ötesinde bir stratejik oynanış sunuyor. Yani 3 Koreliyi üst üste koysanız yine bütün her şeyi aynı anda kontrol edemezler. Bir tarafta askerlerinizi siper arkasında status quo’da bırakıp başka yerlere eğilmek zorundasınız yani. O an ilginizi ne tarafa vereceğinizin kararını vermek stratejinin çok önemli bir parçası.
Yalnız her şey lokumlu şekerli değil
Tamam oyunun mekanikleri hakikaten inanılmaz başarılı (Büyük araçların tıkladığınız yere gidememesi sorunu hariç. Delirtebiliyor.). Ama oyunun diğer taraflarda ciddi sorunları da var. Bir kere bu derece multiplayer odaklı bir oyunda sunucuların pürüzsüz çalışmasını istersiniz ama maalesef... Kalabalık maçlarda lag ve düşmeler olabiliyor ki ayıptır söylemesi ofisimizdeki internetimiz hayvan gibi, buna rağmen 1’e 1’lik maçlarda bile zaman zaman lag yaşadığım oldu.
Bunun dışında oyunu öğrenemiyorsunuz. Öyle de bir durum var. Tek kişilik görevler öğretirmiş gibi yapıyor ama nafile. Bir skirmish açayım, oynayarak öğreneyim deseniz, o da yok. Oyuncuların hazırladığı tutorial videolarına mahkûmsunuz (o tarafta çok geniş bir içerik var bu arada). Tabii ki onlar da bir yere kadar yardımcı olabiliyor ve oyunu multiplayer maçlarda sopa yiye yiye öğrenmek zorundasınız. Bir de üstüne üstlük oyuna seviye atlama sistemi entegre edilmiş ve inanılmaz eğreti durmuş. Eşleştirme sistemiyle maça girdiğinizde seviyeniz düşük, karşıdakinin seviyesi yüksek ise sizden daha fazla birim çeşidine erişimi oluyor, bu da doğal olarak dengesizliğe yol açıyor. Yapımcılar yeni oyunculara en baştan araba yüküyle birim vermeyelim, yavaş yavaş alıp oynasınlar, daha iyi öğrensinler diye koymuş bu sistemi ama oldukça da saçma olmuş. Onun yerine yapay zekâya karşı oynanan bir skirmish modu ekleseler fazlasıyla yeterdi.
Bu saydıklarım ciddi sıkıntılar, doğrudur. Ama şu gerçeğin de altını çizmek istiyorum: Assault Squad 2 yalnızca “iyi” bir oyun değil. GZS meraklılarının dünya üzerinde böyle bir oyun olduğu için şükredebileceği kadar derin, kaliteli ve kolay kolay alternatifini bulamayacağınız bir oyun. Acılı da olsa hızlı bir öğrenme eğrisi var ve oyun öylesine derin ki öğrenme süreci ne kadar da hızlı olursa olsun asla sonu gelmiyor. Daha azı bir oyun olsa derdi çekilmez derdim ama Assault Squad 2 beyazlatacağınız her saç telinin hakkını fazlasıyla veriyor. Ömür gömecek bir GZS arıyorsanız az ama öz oyuncu topluluğu sizi bekler.
NOT
8
KÜNYE
MEN OF WAR: ASSAULT SQUAD 2 (PC)
Tür: GZS
Yapım: Digitalmindsoft
Dağıtım: 1C Company
Kutulu Fiyatı: -
Dijital İndirme: Playstore (60 TL)
Yaş Sınırı: 18
Bulunduğu Platformlar: PC
Ne İyi?
-Harika çalışan oynanış mekaniği
-Sürekli yeni stratejiler geliştirme, sürekli yeni şeyler öğrenme zorunluluğu
-Manyaklık derecesinde detay
-Film gibi görsellik
Ne Kötü?
-Öğrenme süreci can yakıyor
-Skirmish modu yok
-Bağlantı sorunları yaşatabiliyor
















