Company of Heroes 2 Beta Testi Başlıyor!

Siz de beta testinde yerinizi almak istemez misiniz?

SEGA bugün Relic Entertainment’ın merakla beklenen stratejisi Company of Heroes 2 için beta testinin tarihini duyurdu. Açıklamaya göre beta, 2 Nisan Salı günü oyunu ön sipariş verenler için açılmış olacak. Daha geniş bir kitleye sunulacak açık beta için, oyuncuların birkaç hafta daha beklemesi gerekecek.

"Peki betada neler olacak" diye soracak olursanız, SEGA onların da cevabını vermiş bulunuyor; betada multiplayer ve skirmish modlarında 1v1, 2v2, 3v3 ve 4v4 oynayabileceğimiz 6 adet harita bulunacak. Bu haritalarda dilerseniz tek başınıza dilerseniz de arkadaşlarınızla birlikte yapay zeka kontrolündeki düşmanlarınızla kapışma alternatifiniz de bulunacak.

Oyunun betasını, Steam arkadaş listesinizde bulunan kişilerle de oynayabileceksiniz. Eğer oyunu ön sipariş verdiyseniz ancak bir steam hesabınız bulunmuyorsa da hemen bir hesap açıp steam clinet’ını indirerek kurmanızı öneririz zira betaya başka türlü katılım şansınız olmayacak.

Eğer oyunu ön sipariş vermeyi düşünmüyorsanız, public beta hakkındaki gelişmeleri oyunun sitesi üzerinden takip edebilirsiniz.

CoH 2 yapımcısı Greg Wilson, hayranlarının, alpha aşamasından bu yana nelerin değiştiğini, oynayarak görecekleri beta testi için heyecanlı olduklarını belirtirken, oyunun yönetmeni Quinn Duffy, betada, daha önce Alpha Stress Testini başarıyla geçen dört adet haritanın yanına, Moskova civarı ve Oka Nehri’nde geçen iki adet daha harita geleceğini bildirdi.

Essence 3.0 oyun motoru, ColdTech hava kontrol motoru, TrueSight ve gerçekçi yıkım teknolojisi ile iddialı gelen Company of Heroes 2’ye bir şans vermek isteyebilirsiniz ve istemelisiniz de.

YORUMLAR

World of Tanks iOS ve Android'e Çıkartma Yapıyor

Blitz Android ve iOS'ta boy gösterecek

World of Tanks iOS ve Android'e Çıkartma Yapıyor

Bir Zamanlar XCOM Adında Bir Oyun Vardı

Yeni bir isimle karşınıza çıkarsa şaşırmayın

Bir Zamanlar XCOM Adında Bir Oyun Vardı

XCOM için işler iyice karmaşık bir hal aldı. 2K Marin'in FPS olarak yeniden tasarladığı XCOM aslında 6 Mart 2012'de çıkacaktı. Kaldı ki oyun duyurulduğunda ortada henüz XCOM: Enemy Unknown yoktu. Daha sonra XCOM'un, 2013 mali yılı içinde piyasada olacağı söylendi. Sıkıldınız biliyorum ama ardından oyun bu defa 2014'ün ilk aylarına ertelendi.

2012 Ekim ayında sızdırılan ekran görüntülerinde oyun 1. şahıs kamera açısından 3. şahıs kamera açısına geçiş yapmış olduğunu gördük ki henüz o konuda da kesinlik yok. Kesinliğe kavuşmayan bir diğer konu ise oyunun hangi platformlara çıkacağıydı. Xbox360 ve PS3 platformlarına çıkacağı söylenen oyunun PC için gelip gelmeyeceği hala belirsiz.

Bu kadar badirenden sonra oyunun artık iptal haberini alacağımızı düşünürken 2K Marin cephesinden yeni söylentiler geldi bugün. Söylentiler şirketin oyunun isminde değişikliğe gidebileceği yönünde. "The Bureau" oyunun yeni ismi olabilir. Take-Two, thebureau-game.com, thebureau-game.net ve whathappenedin62.com alan isimlerini satın aldı.

Uzun zaman oldu, oyunun konusunu hatırlatmak gerekebilir. Yeniden yapım XCOM, X-COM: UFO Defence'in öncesini konu alıyor ve 1962 yılında FBI ajanının başından geçenleri anlatıyor.

Limbo Dokunmatik Özellikler Olmadan Vita’ya Geliyor

Böylesi daha mı iyi acaba?

Limbo Dokunmatik Özellikler Olmadan Vita’ya Geliyor

Playdead CEO'su Dino Patti Limbo'nun yeni durağı olan PS Vita'ya dokunmatik özellikler eklenmeden geleceğini belirtti. Dino Patti dokunmatik kontrollerin oyun için doğru seçim olmayacağını, oyunu orjinalinde olduğu gibi Vita'ya aktaracaklarını söyledi.

Playdead CEO'su Dino Patti'ye göre bunun birkaç nedeni var. Vita'nın ön ve arka dokunmatik kontrollerinden yararlanmak için uzun bir test süresinin gerekiyor. Buna harcanacak zaman ile Vita için yeni bir oyun hazırlanabilir.

Dino Patti oyunun PC'ye aktarılması sırasında sanılandan çok daha fazla zaman harcadıklarını, aylarca testler yaptıklarını ve klavye kontrollerini pek çok kez kalite kontrolden geçirdiklerini söyledi.

Aynı şekilde Vita kontrolleri içinde her şeyin mükemmel islemesini istediklerini aktardı.
Bir diğer nedeni ise oyunun orijinal tarafını korumak. Vita sahiplerine gerçek bir Limbo deneyimi yaşatmak istiyor yapımcılar. Vita'nın dokunmatik kontrollerinin işin içine katılması, bu deneyimi azaltacağını, oyunu özünden uzaklaştıracağını düşünüyorlar.

Limbo bu yıl içinde PS Vita'ya geleceği GDC'de duyuruldu. Oyunun PS Vita'ya aktarılmasında Playdead, LittleBigPlanet geliştiricilerinden Double Eleven ile işbirliği yapıyor.

Mirror’s Edge Catalyst'ten 2 Yeni Oynanış Videosu

Oynanışa kısa da olsa yakından bakıyoruz

Mirror’s Edge Catalyst'ten 2 Yeni Oynanış Videosu

İlkbahar mevsimine hareket katacak yapımlardan Mirror’s Edge Catalyst’e ait yeni içerikler paylaşıldı.

Çıkış tarihine uzun bir süre kalmamasına rağmen diğer EA oyunlarına kıyasla sessiz bir biçimde gelen Mirror’s Edge Catalyst için iki yeni video yayınlandı. Bir dakika uzunluğundaki videolar içerisinde hareket ve dövüş mekaniklerine değiniliyor.

PC, PlayStation 4 ve Xbox One için Avrupa bölgelerine 26 Mayıs’ta çıkışını yapacak olan Mirror’s Edge Catalyst'in yeni videoları huzurlarınızda:

{ogzvideo|type:ytb|id:evt9bDMAxIk}

Uncharted - Film İnceleme

Açık hava maceracılığında sıradan bir gün

Uncharted - Film İnceleme

Biz oyun severler Nathan Drake’in her bölümde katlanarak büyüyen maceralarına ezelden beridir alışığız. Fakat sinema seyircisi için Uncharted “keşfedilmemiş” bir alandı, ta ki uzun ve sancılı yapımı nihayet tamamlanıp bugün görücüye çıkan bu filme kadar.

Uncharted her daim kendinden önce gelen Indiana Jones ve Tomb Raider’ın bir benzeri olduğunu kabul eden, hatta onları kucaklayan bir yapıya sahipti. Ama asıl farkı yaratan elbette sempatik başrolü Nathan Drake karakteriydi ve filmi de onu oynayacak olan oyuncunun sırtlayacağı bariz ortadaydı. Yani Örümcek Adam’lıktan taze çıkmış Tom Holland’ın buradaki yükü oldukça ağırdı.

Gelin hep beraber bakalım kendisi bu ağırlığı sırtlayabilmiş mi, yoksa hazine dolu eski bir gemi gibi sulara mı gömülmüş?

İyi haber şu ki filmde oyunculuğu en iyi olan ve izlemesi zevkli kişi Tom Holland; onun arkasından da Chole Frazer rolüne oldukça yakışan Sophia Ali geliyor. Her ne kadar oyunlardan alıştığımız Nathan Drake’den genç olsa da Holland onun esprili ama yeri geldiğinde ciddileşebilen üslubunu gayet iyi yansıtabiliyor. E fiziksel olarak da Hollywood’un en fit genç aktörlerinden olduğu için doğru seçim kendisi.

Mark Whalberg’ün Sully’si biraz sulu ve irite edici diyaloglara sahip olsa da deneyimiyle rolün altından kalkabilmiş, diğer karakterler oyunlarda da genelde karton kaldığından burada bahislerini etmeye çok değmez. Yine de şu haliyle Sony’nin gelecek için iyi bir yatırım yaptığını söyleyebilirim. Yalnız şu var ki bu filmin uzun süren yapım süreci çok fazla değişen senaryo öğelerini de beraberinde getirmiş ve ortam biraz karışmış.

2 saatlik süresi içerisinde hem Nathan’ın orijin öyküsünü hem kendi macerasını hem olayın arkasındaki tarihi hem aksiyonu vereyim derken yer yer yolunu kaybeden bir iş var elimizde. Söz gelimi Indiana Jonesvari bir film çekiyorsanız ortalama 20 dakikada bir irili ufaklı aksiyon sahneleri gelmeli ki seyircinin ilgisini kaybetmesini engelleyebilesiniz. Film bu altın formülü tam uygulayamıyor ve siz doyurucu bir aksiyon görmek için son yarım saati bekliyorsunuz. Bu bekleyiş esnasında çözülen bulmacalar, yapılan onlarca açıklama ve pek de matah olmayan ufak aksiyon sahneleri o katıksız macera hissiyatını pek destekleyemiyor ne yazık ki.

Arkadan arkadan gelen ve 4. oyunda iyi anlatılıp burada pek derinleşemeyen Nathan’ın abisi Sam’in öyküsüyse belli ki bir sonraki film için hazırlık ama burada bu kadar yer kaplamalı mıydı o bir soru konusu.

Bir de şu var; yahu bu adamlar çelikten mi yapılmış arkadaş? Indy filmlerinde bolca rastladığımız dostumuzun dayağı yedikten sonra tedaviye ihtiyaç duyması gibi gerçekçiliği arttıran ve karakteri inanılır kılan çok basit bir öğe burada atlanmış. Hani filmin bir yerinde karakterin birini fırlatmak suretiyle bayağı camı çerçeveyi indiriyorlar ve karakterin bir sonraki sahnesinde yüzünde çizik dahi yok. Hayır bari yalandan bir iki bant mant yapıştırsaydınız suratına çok daha inandırıcı olurdu.

Aynı şekilde Tom Holland’ın çaktırmasa da Wolverine gibi iyileşme güçleri var galiba ki kendisi onca ölümcül darbeye karşın yüzü tertemiz şekilde olaylardan sağ çıkabiliyor, benim gözüme çok battı bu durum açıkçası.

Açık hava macerası filmlerinin bir diğer olmazsa olmazı espriler de “ehhhh” minvalinde; kimisine gülüyorsunuz, kimisine “öfff” diyorsunuz ama genel olarak kurtarırlar diyeyim. Elbette bir Mumya’daki absürt durumların tetiklediği büyük kahkahalar ya da Spielberg’ün zekâsından fena halde nemalanan Indy’nin düştüğü komik ama gerilimli durumlar burada pek yok. Lay lay lom oradan oraya gidip düzgünce maceramızı yaşayıp salondan çıkıyoruz. Tom Holland’a yamanmaya çalışılan, Orlando Bloom’dan devralınma Errol Flynn imajıysa daha bir sağlamlaşmış oluyor bu filmle. Kendisini yakın zamanda ne kadar atlamalı zıplamalı, kılıçlı dövüşlü film varsa içinde görürsek şaşırmayın derim.

Toparlayacak olursam Uncharted öyle çok haritanın dışına çıkmayan, gerilimi ve aksiyonu düşük ama iyi kötü bir öykü anlatmayı becerebilen bir film. Oyunun hayranları büyük bir hayal kırıklığı yaşamayacaklar ama tam anlamıyla ihya olmayı da beklemesinler, öyle ortalama bir film elimizdeki. Ama Sony için gerçekten iyi de bir adım bu, zira en azından ortaya Assassin's Creed uyarlaması gibi rezil olunacak bir film çıkmamış ve oyunun köklerine de gayet bağlı kalınmış. Sadece daha derli toplu bir senaryoya ihtiyacı varmış ve yaşanılan aksiyonun karakterlere yansıması ve çapı biraz zayıf kalmış. Onun haricinde izler, eğlenir “hoşmuş” der geçersiniz yüksek ihtimalle.

Yönetmen: Ruben Fleischer
Oyuncular: Tom Holland, Mark Whalberg, Antonio Banderas, Sophia Ali, Tati Gabrielle
IMDB Notu: 7,1     

 

Editörün Notu: Uncharted kötü olmayan ama tam nereye gitmek istediğine de karar verememiş kafası karışık bir eğlencelik. Oyunların havasını pek çok uyarlamadan daha iyi yakaladığı kesin öte yandan.

NOT: 6,5/10

 

Uncharted - Film İnceleme

Açık hava maceracılığında sıradan bir gün

Uncharted - Film İnceleme

Biz oyun severler Nathan Drake’in her bölümde katlanarak büyüyen maceralarına ezelden beridir alışığız. Fakat sinema seyircisi için Uncharted “keşfedilmemiş” bir alandı, ta ki uzun ve sancılı yapımı nihayet tamamlanıp bugün görücüye çıkan bu filme kadar.

Uncharted her daim kendinden önce gelen Indiana Jones ve Tomb Raider’ın bir benzeri olduğunu kabul eden, hatta onları kucaklayan bir yapıya sahipti. Ama asıl farkı yaratan elbette sempatik başrolü Nathan Drake karakteriydi ve filmi de onu oynayacak olan oyuncunun sırtlayacağı bariz ortadaydı. Yani Örümcek Adam’lıktan taze çıkmış Tom Holland’ın buradaki yükü oldukça ağırdı.

Gelin hep beraber bakalım kendisi bu ağırlığı sırtlayabilmiş mi, yoksa hazine dolu eski bir gemi gibi sulara mı gömülmüş?

İyi haber şu ki filmde oyunculuğu en iyi olan ve izlemesi zevkli kişi Tom Holland; onun arkasından da Chole Frazer rolüne oldukça yakışan Sophia Ali geliyor. Her ne kadar oyunlardan alıştığımız Nathan Drake’den genç olsa da Holland onun esprili ama yeri geldiğinde ciddileşebilen üslubunu gayet iyi yansıtabiliyor. E fiziksel olarak da Hollywood’un en fit genç aktörlerinden olduğu için doğru seçim kendisi.

Mark Whalberg’ün Sully’si biraz sulu ve irite edici diyaloglara sahip olsa da deneyimiyle rolün altından kalkabilmiş, diğer karakterler oyunlarda da genelde karton kaldığından burada bahislerini etmeye çok değmez. Yine de şu haliyle Sony’nin gelecek için iyi bir yatırım yaptığını söyleyebilirim. Yalnız şu var ki bu filmin uzun süren yapım süreci çok fazla değişen senaryo öğelerini de beraberinde getirmiş ve ortam biraz karışmış.

2 saatlik süresi içerisinde hem Nathan’ın orijin öyküsünü hem kendi macerasını hem olayın arkasındaki tarihi hem aksiyonu vereyim derken yer yer yolunu kaybeden bir iş var elimizde. Söz gelimi Indiana Jonesvari bir film çekiyorsanız ortalama 20 dakikada bir irili ufaklı aksiyon sahneleri gelmeli ki seyircinin ilgisini kaybetmesini engelleyebilesiniz. Film bu altın formülü tam uygulayamıyor ve siz doyurucu bir aksiyon görmek için son yarım saati bekliyorsunuz. Bu bekleyiş esnasında çözülen bulmacalar, yapılan onlarca açıklama ve pek de matah olmayan ufak aksiyon sahneleri o katıksız macera hissiyatını pek destekleyemiyor ne yazık ki.

Arkadan arkadan gelen ve 4. oyunda iyi anlatılıp burada pek derinleşemeyen Nathan’ın abisi Sam’in öyküsüyse belli ki bir sonraki film için hazırlık ama burada bu kadar yer kaplamalı mıydı o bir soru konusu.

Bir de şu var; yahu bu adamlar çelikten mi yapılmış arkadaş? Indy filmlerinde bolca rastladığımız dostumuzun dayağı yedikten sonra tedaviye ihtiyaç duyması gibi gerçekçiliği arttıran ve karakteri inanılır kılan çok basit bir öğe burada atlanmış. Hani filmin bir yerinde karakterin birini fırlatmak suretiyle bayağı camı çerçeveyi indiriyorlar ve karakterin bir sonraki sahnesinde yüzünde çizik dahi yok. Hayır bari yalandan bir iki bant mant yapıştırsaydınız suratına çok daha inandırıcı olurdu.

Aynı şekilde Tom Holland’ın çaktırmasa da Wolverine gibi iyileşme güçleri var galiba ki kendisi onca ölümcül darbeye karşın yüzü tertemiz şekilde olaylardan sağ çıkabiliyor, benim gözüme çok battı bu durum açıkçası.

Açık hava macerası filmlerinin bir diğer olmazsa olmazı espriler de “ehhhh” minvalinde; kimisine gülüyorsunuz, kimisine “öfff” diyorsunuz ama genel olarak kurtarırlar diyeyim. Elbette bir Mumya’daki absürt durumların tetiklediği büyük kahkahalar ya da Spielberg’ün zekâsından fena halde nemalanan Indy’nin düştüğü komik ama gerilimli durumlar burada pek yok. Lay lay lom oradan oraya gidip düzgünce maceramızı yaşayıp salondan çıkıyoruz. Tom Holland’a yamanmaya çalışılan, Orlando Bloom’dan devralınma Errol Flynn imajıysa daha bir sağlamlaşmış oluyor bu filmle. Kendisini yakın zamanda ne kadar atlamalı zıplamalı, kılıçlı dövüşlü film varsa içinde görürsek şaşırmayın derim.

Toparlayacak olursam Uncharted öyle çok haritanın dışına çıkmayan, gerilimi ve aksiyonu düşük ama iyi kötü bir öykü anlatmayı becerebilen bir film. Oyunun hayranları büyük bir hayal kırıklığı yaşamayacaklar ama tam anlamıyla ihya olmayı da beklemesinler, öyle ortalama bir film elimizdeki. Ama Sony için gerçekten iyi de bir adım bu, zira en azından ortaya Assassin's Creed uyarlaması gibi rezil olunacak bir film çıkmamış ve oyunun köklerine de gayet bağlı kalınmış. Sadece daha derli toplu bir senaryoya ihtiyacı varmış ve yaşanılan aksiyonun karakterlere yansıması ve çapı biraz zayıf kalmış. Onun haricinde izler, eğlenir “hoşmuş” der geçersiniz yüksek ihtimalle.

Yönetmen: Ruben Fleischer
Oyuncular: Tom Holland, Mark Whalberg, Antonio Banderas, Sophia Ali, Tati Gabrielle
IMDB Notu: 7,1     

 

Editörün Notu: Uncharted kötü olmayan ama tam nereye gitmek istediğine de karar verememiş kafası karışık bir eğlencelik. Oyunların havasını pek çok uyarlamadan daha iyi yakaladığı kesin öte yandan.

NOT: 6,5/10

 

Limbo Dokunmatik Özellikler Olmadan Vita’ya Geliyor

Böylesi daha mı iyi acaba?

Limbo Dokunmatik Özellikler Olmadan Vita’ya Geliyor

Playdead CEO'su Dino Patti Limbo'nun yeni durağı olan PS Vita'ya dokunmatik özellikler eklenmeden geleceğini belirtti. Dino Patti dokunmatik kontrollerin oyun için doğru seçim olmayacağını, oyunu orjinalinde olduğu gibi Vita'ya aktaracaklarını söyledi.

Playdead CEO'su Dino Patti'ye göre bunun birkaç nedeni var. Vita'nın ön ve arka dokunmatik kontrollerinden yararlanmak için uzun bir test süresinin gerekiyor. Buna harcanacak zaman ile Vita için yeni bir oyun hazırlanabilir.

Dino Patti oyunun PC'ye aktarılması sırasında sanılandan çok daha fazla zaman harcadıklarını, aylarca testler yaptıklarını ve klavye kontrollerini pek çok kez kalite kontrolden geçirdiklerini söyledi.

Aynı şekilde Vita kontrolleri içinde her şeyin mükemmel islemesini istediklerini aktardı.
Bir diğer nedeni ise oyunun orijinal tarafını korumak. Vita sahiplerine gerçek bir Limbo deneyimi yaşatmak istiyor yapımcılar. Vita'nın dokunmatik kontrollerinin işin içine katılması, bu deneyimi azaltacağını, oyunu özünden uzaklaştıracağını düşünüyorlar.

Limbo bu yıl içinde PS Vita'ya geleceği GDC'de duyuruldu. Oyunun PS Vita'ya aktarılmasında Playdead, LittleBigPlanet geliştiricilerinden Double Eleven ile işbirliği yapıyor.

Peter Jackson, 2021'in En Çok Kazanan Sanatçıları Listesinin Zirvesinde

Forbes, eğlence sektörünü değerlendirdi

Peter Jackson, 2021'in En Çok Kazanan Sanatçıları Listesinin Zirvesinde

Forbes dergisi 2021 yılında eğlence sektörünün en çok kazanan sanatçılarını listeledi. Yüzüklerin Efendisi serisi ve Hobbit filmleriyle tanıdığımız, bu yıl ise Beatles belgeseli Get Back ile karşımıza çıkan üç ödüllü ünlü yönetmen Peter Jackson, 2021 yılının en çok kazanan sanatçısı oldu.

Peter Jackson'ı listenin zirvesine taşıyan olan ise geçtiğimiz yıl içerisinde, sahibi olduğu dijital efekt şirketi Weta Digital'i tam 1.6 milyar dolara Unity Software'e satmasıydı. Bu satıştan 580 milyon dolar gelir elde eden Jackson, bu sayede listenin bir numarasına kuruldu ve Steven Spielberg ve George Lucas gibi milyarder yönetmenlerin yanına ismini yazdırdı.

Listenin ikinci sırasında ise müzik kataloğunu 500 milyon dolar karşılığında Sony Music'e satan Bruce Springsteen yer alıyor.

İlk 10 içerisinde hiçbir kadının yer almadığı listede, ilk 20 içerisindeyse sadece yalnızca 3 kadının (Reese Witherspoon, Marta Kaufmann ve Shonda Rhimes) yer aldığı liste şu şekilde:

  1. Peter Jackson - 580 milyon $
  2. Bruce Springsteen - 435 milyon $
  3. Jay-Z - 340 milyon $
  4. Dwayne “The Rock” Johnson - 270 milyon $
  5. Kanye West - 235 milyon $
  6. Trey Parker ve Matt Stone - 210 milyon $
  7. Paul Simon - 200 milyon $
  8. Tyler Perry - 165 milyon $
  9. Ryan Tedder - 160 milyon $
  10. Bob Dylan - 130 milyon $

12. sırada yer alan ve "en çok kazanan kadın sanatçı" olan Reese Witherspoon'un 115 milyon dolarlık geliri ise yapım şirketi Hello Sunshine aracılığıyla elde ettiği de belirtilmiş listede.

Uncharted - Film İnceleme

Açık hava maceracılığında sıradan bir gün

Uncharted - Film İnceleme

Biz oyun severler Nathan Drake’in her bölümde katlanarak büyüyen maceralarına ezelden beridir alışığız. Fakat sinema seyircisi için Uncharted “keşfedilmemiş” bir alandı, ta ki uzun ve sancılı yapımı nihayet tamamlanıp bugün görücüye çıkan bu filme kadar.

Uncharted her daim kendinden önce gelen Indiana Jones ve Tomb Raider’ın bir benzeri olduğunu kabul eden, hatta onları kucaklayan bir yapıya sahipti. Ama asıl farkı yaratan elbette sempatik başrolü Nathan Drake karakteriydi ve filmi de onu oynayacak olan oyuncunun sırtlayacağı bariz ortadaydı. Yani Örümcek Adam’lıktan taze çıkmış Tom Holland’ın buradaki yükü oldukça ağırdı.

Gelin hep beraber bakalım kendisi bu ağırlığı sırtlayabilmiş mi, yoksa hazine dolu eski bir gemi gibi sulara mı gömülmüş?

İyi haber şu ki filmde oyunculuğu en iyi olan ve izlemesi zevkli kişi Tom Holland; onun arkasından da Chole Frazer rolüne oldukça yakışan Sophia Ali geliyor. Her ne kadar oyunlardan alıştığımız Nathan Drake’den genç olsa da Holland onun esprili ama yeri geldiğinde ciddileşebilen üslubunu gayet iyi yansıtabiliyor. E fiziksel olarak da Hollywood’un en fit genç aktörlerinden olduğu için doğru seçim kendisi.

Mark Whalberg’ün Sully’si biraz sulu ve irite edici diyaloglara sahip olsa da deneyimiyle rolün altından kalkabilmiş, diğer karakterler oyunlarda da genelde karton kaldığından burada bahislerini etmeye çok değmez. Yine de şu haliyle Sony’nin gelecek için iyi bir yatırım yaptığını söyleyebilirim. Yalnız şu var ki bu filmin uzun süren yapım süreci çok fazla değişen senaryo öğelerini de beraberinde getirmiş ve ortam biraz karışmış.

2 saatlik süresi içerisinde hem Nathan’ın orijin öyküsünü hem kendi macerasını hem olayın arkasındaki tarihi hem aksiyonu vereyim derken yer yer yolunu kaybeden bir iş var elimizde. Söz gelimi Indiana Jonesvari bir film çekiyorsanız ortalama 20 dakikada bir irili ufaklı aksiyon sahneleri gelmeli ki seyircinin ilgisini kaybetmesini engelleyebilesiniz. Film bu altın formülü tam uygulayamıyor ve siz doyurucu bir aksiyon görmek için son yarım saati bekliyorsunuz. Bu bekleyiş esnasında çözülen bulmacalar, yapılan onlarca açıklama ve pek de matah olmayan ufak aksiyon sahneleri o katıksız macera hissiyatını pek destekleyemiyor ne yazık ki.

Arkadan arkadan gelen ve 4. oyunda iyi anlatılıp burada pek derinleşemeyen Nathan’ın abisi Sam’in öyküsüyse belli ki bir sonraki film için hazırlık ama burada bu kadar yer kaplamalı mıydı o bir soru konusu.

Bir de şu var; yahu bu adamlar çelikten mi yapılmış arkadaş? Indy filmlerinde bolca rastladığımız dostumuzun dayağı yedikten sonra tedaviye ihtiyaç duyması gibi gerçekçiliği arttıran ve karakteri inanılır kılan çok basit bir öğe burada atlanmış. Hani filmin bir yerinde karakterin birini fırlatmak suretiyle bayağı camı çerçeveyi indiriyorlar ve karakterin bir sonraki sahnesinde yüzünde çizik dahi yok. Hayır bari yalandan bir iki bant mant yapıştırsaydınız suratına çok daha inandırıcı olurdu.

Aynı şekilde Tom Holland’ın çaktırmasa da Wolverine gibi iyileşme güçleri var galiba ki kendisi onca ölümcül darbeye karşın yüzü tertemiz şekilde olaylardan sağ çıkabiliyor, benim gözüme çok battı bu durum açıkçası.

Açık hava macerası filmlerinin bir diğer olmazsa olmazı espriler de “ehhhh” minvalinde; kimisine gülüyorsunuz, kimisine “öfff” diyorsunuz ama genel olarak kurtarırlar diyeyim. Elbette bir Mumya’daki absürt durumların tetiklediği büyük kahkahalar ya da Spielberg’ün zekâsından fena halde nemalanan Indy’nin düştüğü komik ama gerilimli durumlar burada pek yok. Lay lay lom oradan oraya gidip düzgünce maceramızı yaşayıp salondan çıkıyoruz. Tom Holland’a yamanmaya çalışılan, Orlando Bloom’dan devralınma Errol Flynn imajıysa daha bir sağlamlaşmış oluyor bu filmle. Kendisini yakın zamanda ne kadar atlamalı zıplamalı, kılıçlı dövüşlü film varsa içinde görürsek şaşırmayın derim.

Toparlayacak olursam Uncharted öyle çok haritanın dışına çıkmayan, gerilimi ve aksiyonu düşük ama iyi kötü bir öykü anlatmayı becerebilen bir film. Oyunun hayranları büyük bir hayal kırıklığı yaşamayacaklar ama tam anlamıyla ihya olmayı da beklemesinler, öyle ortalama bir film elimizdeki. Ama Sony için gerçekten iyi de bir adım bu, zira en azından ortaya Assassin's Creed uyarlaması gibi rezil olunacak bir film çıkmamış ve oyunun köklerine de gayet bağlı kalınmış. Sadece daha derli toplu bir senaryoya ihtiyacı varmış ve yaşanılan aksiyonun karakterlere yansıması ve çapı biraz zayıf kalmış. Onun haricinde izler, eğlenir “hoşmuş” der geçersiniz yüksek ihtimalle.

Yönetmen: Ruben Fleischer
Oyuncular: Tom Holland, Mark Whalberg, Antonio Banderas, Sophia Ali, Tati Gabrielle
IMDB Notu: 7,1     

 

Editörün Notu: Uncharted kötü olmayan ama tam nereye gitmek istediğine de karar verememiş kafası karışık bir eğlencelik. Oyunların havasını pek çok uyarlamadan daha iyi yakaladığı kesin öte yandan.

NOT: 6,5/10

 

Parolamı Unuttum